Bugun...


Adnan Güllü

facebook-paylas
MİKROBUN GAZABI! “Tarih bilgisi tüm insanlığın hafızasıdır.”
Tarih: 02-04-2020 22:44:00 Güncelleme: 02-04-2020 22:44:00


“Tarih bilgisi tüm insanlığın hafızasıdır.”

Bugün KORONO VİRÜS yakın tehdidi altında ki dünya; uzun yıllar nedeni bilinmeyen, çaresi bulunmayan hastalıklarla inledi. Tarih boyunca salgın hastalıklar, insanlığın kaderinde savaşlardan daha fazla etkili oldu. Son 2500 yılın kitlesel ölüm getiren salgın felaketleri.

M Ö: 431 ÖNCE TİFO VARDI

Salgın hastalıklara dair bilinen en eski kayıtlar MÖ 431 yılına, Yunan medeniyetinin en parlak dönemine uzanıyor. Uzun yıllar süren Pers savaşlarından güçlenerek çıkan Atina, Spartalılar tarafından kuşatıldığında, savunmayı ilk yaran bir “İller” olmuştu. Baş ağrısı, yüksek ateş ve deri döküntüleri ile başlayan hastalık; sancılı kramplar ve ishalle şiddetleniyor ve ortalama yedi gün içinde ölümle sonlanıyordu. Yüzyıllar boyunca esrarını koruyan bu hastalığın, 2006 yılında yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan ceset dişlerinin incelenmesi sonucunda, büyük ihtimalle TİFO olduğu ortaya çıktı.

Salgın hızla yayılarak on binlerce insanın ölümüne sebep oldu, dört yıl içinde nüfusunu üçte birini yok etti. Atina’nın lideri Perikles de kurbanlardan biriydi. “Tanrıların Gazabı” olarak Homeros’un İlyada destanında da yer alan TİFO, Atina’nın kudretine ölümcül bir darbe vurmuştu.

165: ÇİÇEK AÇIYOR

Bu olaydan 596 yıl sonra, Roma ordusu Mezopotamya’dan başkentte dönerken, askerlerin bir kısmı hastalandı. Çok geçmeden ciddi bir salgının pençesine düşen Roma’da, günde 5000 kişi ölmeye başladı. Felaket tam 15 yıl sürdü ve toplam beş milyon insan öldü. Hekim Galen tarafından tarif edilen salgın, muhtemelen çiçek hastalığından çıkmıştı.

540: VEBA

6.yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Bizans İmparatorluğu Avrupa’ya yayılmış, Akdeniz’i çevrelemişti. 540 yılında, yazılı tarihin ilk küresel salgını başladı. VEBA! Mısır’dan hastalık taşıyan sıçanlar, liman şehri Pelusium’a ( Bugün ki Port Said yakınlarında ) geldiğinde, İmparator Justinian’ın rüyası kâbusa dönecekti. Hastalık gemilerle önce İskenderiye’ye sonra da Doğu Roma’nın başkenti Konstantinopolis’e (İstanbul) yayıldı. Hastalık sıçanların taşıdığı pirelerle başlamış; savaşa giden askerlerle yayılmış; ticari ve diğer askeri hareketliklerle Batı Avrupa’ya taşınmıştır. 542 yılının ilkbaharında, günde 10 bin insan ölüyor ve Konstantinopolis’de (İstanbul)  ölüm çanları çalıyordu. Sokaklar ceset doluydu, mezarlıklar yetmiyordu. VEBA kurbanları Haliç’in karşı kıyısında Galata’da açılan dev çukurlara atılıyor; her biri 70 bin ceset alan çukurlarda kısa zamanda doluyordu. Zengin –fakir herkesi etkileyen salgın şehir hayatına büyük darbe vurmuş, ticaret durmuştu. Ekmek bulunmuyordu ve insanların bir kısmı da açlıktan ölüyordu. Dört ay içinde şehir nüfusunun %40’ı yok olmuş, sokaklar ıssızlaşmıştı. İmparator Justinian da hastalığa yakalananlar arasındaydı. 

1095: HAÇLI FELAKETİ

Ortaçağ Avrupa’sında 11.yüzyıldan başlayarak, 13. Yüzyılın ortalarına kadar süren Haçlı Seferleri’nin ardından çiçek salgınları ortaya çıkmıştı. Salgın üstüne salgın Avrupa’nın üçte birini öldürmüş, sağ kalan üçte biride ise kalıcı izler, yani gözleri görmeyen kör insanlar bırakmıştı.

1300’LER: KARA ÖLÜMÜN DÖNÜŞÜ (VEBA)

 14.yüzyılın ortalarında gelindiğinde, Haçlı Seferleri sona ermiş; Avrupa’da büyük kıtlık yaşanmıştı. İngiltere ile Fransa arasında 100 Yıl Savaşları sürüyor ve Bizans İmparatorluğu güçten düşüyordu. Son salgın üzerinden yaklaşık 800 yıl geçmişti ki; bu uzun sessizliin ardından kara ölüm Avrupa’ya en karanlık çağında geri döndü. Kurbanlarında deri altı kanamalara yol açan, doku ölümü ve gangrene yol açıyordu. Uzuvların rengini siyaha döndürüyor ve bu sebeple KARA ÖLÜM (veba) olarak anılıyordu. Bu tanım aynı zamanda kederli, kasvetli bir ölümü de tasvir ediyordu. Kara Ölüm sinema tarihinde birçok filmde işlenmiştir.

VEBANIN YAYILMASI

Kara Ölüm, Kara Veba ya da Büyük Veba Salgını, 1347 - 1351 yılları arasında Avrupa'da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya ulaşmıştır. Salgına Yersinia pestis adı verilen bir bakterinin yol açtığı düşünülmektedir. Veba, Çin ve Orta Asya’da başlamış buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Vebanın Avrupa’ya ulaşması Asyalı Tacirenlerin Çin’den satın aldıkları vebalı kürkleri Avrupa’ya satması yoluyla bulaşmıştır. Gemide yaşayan pire ve farelerin de bu hastalığın yayılmasında etkili oldukları söylenmektedir. O sıralar Kırım Tatarları’nın reisi Canıbek, Ceneviz limanını kuşatmış ve kendi vebalı adamlarını mancınıkla şehrin içine fırlatıp hastalığı İtalyanlara bulaştırmıştır. İtalyanlara bulaşan vebayla ilk karşılan şehirler Cenova, Messina ve Venedik olmuştur. Sonrasında Veba Salgını, 1348 yılında Paris’e kadar gelmiş 1349’da ise Londra’yı etkisi altına almış İskoçya ve İskandinavya’dan sonra da başlangıcı olan Tatarların yurduna tekrar ulaşmıştır. Floransa’da 90.000’den 45.000’i, Fransa’da 125.000, İngiltere de 1.000.000 kişi ve Venedik’de ise nüfusun %75 ‘i veba salgınından ölmüştür. Suriye, Lübnan, Mısır, Hatay, İstanbul, Mekke, Yemen ve daha birçok şehir ve dünyanın yaklaşık 75 milyon kişi yaşamını kaybetmiştir.

Yaşanan felaket kitlesel cinnete yol açmış, ahlaki değerler yıkılıp gitmişti. Çaresizlik azınlıklara karşı öfke ve nefret dönüşmüş; Yahudiler, dilenciler acımasızca öldürülmüş; ayrıca cadı avı adı altında birçok masum kadın da yakılarak öldürülmüştü.  Kiliseler ve din adamları çaresiz kalmış; bunun Tanrının insanlara cezalandırmak için verdiği günah olarak algılanarak, toplum cinayetlere öncülük etmişlerdir. 

1490 FRENGİ (SİFİLİS) SALGINI

15.yüzyıl sonlarından itibaren ortaya çıkan SİFİLİS(FRENGİ) tüm Avrupa’yı ayıldı ve ölümcül seyretti. Cinsel yoldan bulaşan hastalığın anavatanı Amerika’ydı. Hayatta kalabilenler de hayat boyu geçmeyecek izler bırakıyordu. Suçlananlar yine günahkârlardı. Savaşlar çağında orduların kitlesel hareketleri, yol aldıkları ve kamp kurdukları bütün istikametlere bulaşıcı hastalıkları daha hızlı ve yoğun şekilde sürüklüyordu. SİFİLİS 1495 yılında Almanya ve İsviçre’ye, 1496 yılında İngiltere ve Hollanda’ya ulaştı. 1497 yılında Vasco da Gama‘nın tayfası, hastalığı Ümit Burnu’ndan öteye taşımış, 1498 yılında Hindistan’da salgın baş göstermişti. 

1521 ÇİÇEK SALGINI

1489 yılında İspanya’da Ferdinand ve İsabella’nın ordusu Araplara karşı savaşıyordu. TİFÜS Avrupa’da ki ilk darbesini bu sırada yaptı ve savaşın kaderini değiştirdi. Savaşta üç bin kişi kaybeden İspanya, tifüse 20 bin kurban verdi.

Yeni Dünya’da ise Avrupalı kâşifler ve istilacılar ayak basana kadar ÇİÇEK, TİFÜS, KOLERA ve KIZAMIK yoktu. Cortex(Kortes) Meksika’yı işgale geldiğinde beraberinde ki İspanyol ordusundan daha güçlü müttefiki ÇİÇEK hastalığıydı. Azteklerin ve yerlilerin bu karşı bağışıklığı yoktu. Azteklerin Cortex’in ordusunu ilk ataklarını püskürttüler, ancak bir yıl sonra 1521’de Meksika’ya yeniden geldiğinde yerliler ilk çatışmalardan kaptıkları ÇİÇEK hastalığından ölüyordu; asker ve sivil nüfusun neredeyse yarısını kayıbedilmişti.11 yıl sonra yine İspanya gemileri ile giren ikinci salgın Meksika’yı yerle bir edecek 18 milyon insan ölecekti.

16 YÜZYIL TİFÜS ZAMANI

1500’lerin ortalarında Fransızlar ve İspanyollar Avrupa’da hakimiyet kurmak için savaşıyordu. Madrid barışının ardından İspanyol gemileri Napoli (İtalya)limanına girdiğinde TİFÜS salgını baş gösterdi ve 11 bin asker anında öldü. Fransız ordusu da bundan kurtulamadı 25 bin askerini kaybetti. Almanya kapılarında tifüs yine pusudaydı; binlerce kişi hayatını kaybetti. 1542’de ki Balkanlarda ki savaşlarda tifüs 30 bin kurban veren Osmanlı ordusu da doğudan Avrupa içlerine ilerliyordu. Macaristan’ı savunan Avusturya ordusu da hastalıktan kırılıyordu ve aynı şekilde 30 bin asker kaybetmişti. Otuz yıl Savaşlarında (1618-1648) ise 8 milyon Alman VEBA ve TİFÜS’ten öldü.

VEBA Avrupa’da son kez 1720 yılında Marsilya’yı vurdu. Arkasında bir milyon ölü bıraktıktan 100 yıl kadar sonra Asya seferine çıkmış; 1855’te Çin ve Hindistan’dan başlayarak 1894’te Hong Kong’a ulaştığında 12 milyon can almıştı.

1918 İSPANYOL GRİBİ

İspanyol gribi ya da İspanyol nezlesi, 1918 - 1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştu O dönemde yaşayan nüfusunun %15'i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur. 919 Nisan'ında salgın sona erdiğinde Hindistan'da 18.5 milyon, Rusya'da 440 bin, İngiltere'de 228 bin, Fransa'da 240 bin, İtalya'da 390 bin, Amerika Birleşik Devletleri'nde 675 binden fazla can almıştı. Amerika bu hastalık yüzünden savaştaki kaybından çok daha fazla insanını kaybetmişti. Nüfusa kıyaslandığında ölüm oranları Asya kıtasında binde 12, Amerika kıtasında binde 8.24, Avrupa kıtasında binde 6.6, Afrika kıtasında ise yüzde 10'du.

 Salgın İspanya'da başlamadı. İspanyol nezlesi olarak adlandırılmasının sebebi İspanya'nın, I. Dünya Savaşı'nda yer almamış olması ve askerî sansür nedeniyle diğer Avrupa devletlerinde salgından söz edilmezken İspanyol basınının salgın konusunu ilk kez gündeme getirmiş olmasıdır.

Salgın 1918 Eylül-Kasım aylarında zirve noktasına ulaşmış ve Türkiye dâhil tüm dünya ülkelerini etkilemişti. Toplantılar yasaklandı, okullar tatil edildi, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulurken ulaşım araçları dezenfekte edildi. El sıkışmak bile suç hâline gelmişti. Ölüm korkusu panik yaratmıştı. Ayağına  salatalık bağlayan mı? Cebinde patates taşıyan mı, çocuğuna soğan sokan mı dersiniz… Ancak en dikkat çekeni ağza takılan pamuklu maskelerdi. Ne yapıldıysa engel olunamadı.

Adnan GÜLLÜ Tarih Araştırmacısı & Eğitimci- Yazar



Bu yazı 6073 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI