Bugun...


Adnan Güllü

facebook-paylas
KAPİTÜLASYONLAR (Uhud-u Atik, İmtiyaz - ı Mahsusa)
Tarih: 24-06-2021 21:37:00 Güncelleme: 24-06-2021 21:37:00


“Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda sönerler.” Mustafa Kemal ATATÜRK

Kapitülasyon sözcüğü, Almanca da (Kapitulaitionen) Fransızca da (Capitulations) İngilizce de (Capitulations) diye ifade edilir, yabancı bir sözcüktür. Günümüzde bu sözcüğün Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki içerdiği anlam, insanlarımız arasında ya az bilinmekte yada pek farkında olmamaktadırlar. Bu öyle bir yasa ki, O Osmanlı İmparatorluğun sonunu çabuklaştırmıştır. Günümüz dünyasında ki süper güçler de diğer ülkeler üzerinde gayri resmi olarak uygulamalarını sürdürmektedirler. Onun içindir ki bu Kapitülasyonların tarihini az da olsa bilelim belki günümüze ışık olur.

Osmanlı Devletinin ilk padişahlarından Murat(Hüdavendiğar)’ın 1365 yılında Raguza Cumhuriyeti’ne tanıdığı ayrıcalıkla başlayan, giderek daha pek çok devlete tanınanlarla birlikte imparatorluğun, devletin en önemli sorunlarından biri durumuna gelen kapitülasyonlar bağımsızlık ilkesi bağdaşacak haklar değildir.  İlk kapitülasyon hakkının tanındığı Adriyatik Denizi’nin Dalmaçya kıyılarında bir yarım ada üzerinde kurulu olan RAGUZA CUMHURİYETİ, öbür İtalyan cumhuriyetleri gibi yaşamını ticaret ve gemicilikte sürdürmektedir. Raguza Cumhuriyeti, daha Orhan Gazi zamanında Osmanlılarla iyi ilişkiler kurmuş, 1365’de Papanın iznini alarak Osmanlı Devleti ile bir ticaret ve koruma anlaşması imzalamıştır. Bu antlaşmaya göre Osmanlı Devleti Raguzalıları Bizans ve Slavlara karşı koruyacak Raguzlı ticaret adamları Osmanlı kıyı kentlerinde ve Anadolu kıyı kentlerinde özgürce ticaret yapacak, buna karşılık Raguza Cumhuriyeti her yıl Osmanlılara 500 düka altın vergi verecektir. Bu ilk ayrıcalığa sonraki yıllarda Cenova, Venedik, Floransa, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya, İsveç, Sicilya, Danimarka, Taskonya, Prusya, İspanya, Rusya, Sardunya, Amerika Birleşik devletleri, Brezilya ve Bevyara’ya verilen ayrıcalıklar izlemiş;  Osmanlı devleti zayıfladıkça kapitülasyonlar imparatorluğun baş belası haline gelmiştir. Bu ayrıcalıklar ticaretle, ekonomiyle ilgili konulardan adalet, yönetim ve benzer önemli konulara kadar yayılan ve devletin bağımsız olma, özgür olma, ülkesinde yasalarını özgürce uygulama ilkeleriyle bağdaşmayacak haklardır.

Ayrıcalık tanınan devletler, bu devletlerin uyrukları hiçbir vergi, resmi ödeme yapmadan Türk kentlerine gelir, ticaret yapar, mal satar, mal alır; Osmanlılar hiçbir mal üzerinde tekel kuramaz, antlaşma yapılan devletlerin izni olmadan hiçbir çalışma yapamazdı. 

Bu yasa özellikle Osmanlı İmparatorluğun da, Sultanların kendi topraklarında yabancıların durumunu belirleyen bir seri düzenlemekler içermektedir.

Başlangıçta (16 yy.) basit ticari anlaşmalar biçiminde ortaya çıkmış ve ilk büyük bir devletle antlaşma 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman ile Fransa Kralı I. François(Fransuvar) arasında imzalanmıştır. Bu anlaşma ile tek yönlü olarak Fransız Kralının tebaasına serbest ticaret ve kabotaj hakkı verilmiştir.

1740 tarihinde kadar 14 kez yenilenmiş veya doğrulanmış olan bu antlaşmalar bu tarihte padişah I. Mahmut’un Fransa Kralı 15.Louis ile imzaladığı kapitülasyonlar kendinden sonra tahta çıkacak Sultanlar içinde bağlayıcı nitelik taşıdığından bir antlaşma görünümü kazanmıştır. Ancak bu kapitülasyonlar da Osmanlı vatandaşlarına Fransa toprakları üzerinde bir hak tanıyordu. İmtiyazlar tek yönlüydü. İşte kapitülasyonları bir yıkım aracı haline getiren bu tek yönlü oluşuydu. Osmanlı toprakları içerisindeki Müslüman vatandaşlara uygulanan yasalar, Müslüman olmayan yabancılara uygulanmıyordu. Sebep olarakta İmparatorluğun bünyesi içinde var olan din ve kültür farklılıkları gibi nedenlere dayandırılarak yabancılara tanınan imtiyazlar, Osmanlı toprakları üzerinde kendi devletlerinin hukuk kurallarına bağlı olma gibi bir içerik kazanmasını sağlamış oluyordu.

1856 ve 1878 anlaşmalarında yer alan kapitülasyonlar özellikle yabancılar için “dokunulmazlık ve imtiyazlar “ deyimini içermekte ve konsoloslara yabancıları koruma ve muhakeme etme hakları tanımaktaydı. Dolaysıyla doğrudan bireylere ve konsolosluklara tanınmış hak ve yetkiler söz konusuydu. İmtiyazlardan yararlanan devletin vatandaşlarına bir çok özgürlük tanınıyordu. Can güvenliği ve yerleşme, seyahat etme, ticaret yapma, kiliselerine, havralarına sahip olma gibi, konsoloslara tanınan özel yetkiler İmparatorluğun sınırları içinde kendi tebaasına karşı polis görevi yapmak, evlerinde müsaderelere girişmek, sınır dışı etmek, medeni, ticari ve cezai anlaşmalar da muhakemelerini yapmak ve karar gibi durumları içeriyordu. 

Ticari anlaşmazlıklarda aynı konsolosluğa kayıtlı yabancılar arasında anlaşmazlık- farklı konsolosluklara kayıtlı yabancılar arasında anlaşmazlık; konsolosluğa kayıtlı bir yabancıyla bir Osmanlı vatandaşı arasında ki anlaşmazlık durumlarına göre uygulanacak kurallar değişiyordu. Cezai içerik taşıyan durumların büyük bir kısmı gene konsoloslukların yetkileri içindeydi.

Yabancılara tanınan bu imtiyazlarla özellikle Fransızlar Osmanlı İmparatorluğunda bir koloni oluşturuyordu. Konsoloslukların yetkileri zaman içinde daha da artırılmış olduğundan devletin yüksek mercileriyle doğrudan ilişki kurma hakkını elde etmişlerdi.

Bu rejim 1. Dünya Savaşına kadar sürdü. Sultan Vahdettin (VI. Mehmet) 9 Eylül 1914’te kapitülasyonların 1 Ekim tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılacağını tüm yabancı devletlerin temsilcilerine bildirdi. İmtiyazlardan büyük ölçüde yararlanan Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası uluslararası nitelik taşıyan antlaşmaların tek yönlü yürürlükten kaldırılamayacağını görüşünü ileri sürerek Vahdettin’in kararını protesto ettiler.(günümüzde uluslararası antlaşmalar tek yönlü olarak fes edilmektedir) Ancak Osmanlı İmparatorluğu savaşa girdi.10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması da kapitülasyonların korunacağı vurgulanıyordu.  Değer okurlar bu kapitülasyonlar, Osmanlı aleyhine ne kadar önemli bir işlev yapıyor ki işgalci güçler ısrarla bu maddeyi yürürlükte tutmak istiyorlar.  Milli Mücadeleden sonra imzalanan LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASIYLA ( 24 TEMMUZ 1923) ülke toprakları üzerinde her türlü kapitülasyonların varlığına son verilmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunda uygulanan kapitülasyon rejimi daha sonra Doğu ve Uzak Doğu ülkelerine yayıldı. Çin, Japonya, Siyam (Tayland), Mısır v.s.  Japonya da kapitülasyonlar 1900 yılında kaldırıldı. Ancak Çin ve Siyam’ da oldukça uzun süre devam etti. Çin toprakları üzerinde imtiyazlar için özel bir rejim uygulanmıştır. Şöyle ki, buradaki imtiyazlar doğrudan toprak parçaları üzerinde yönetim ile ilgilidir. Bu toprak parçaları uluslararası Çin bayrağına sahip olmakla beraber, konsoloslarca veya toprak parçası üzerinde ikametgâhı olup, vergi veren yabancılar tarafından seçilen belediye meclislerince yönetilmektedir. Yalnız Mısırda uygulanan kapitülasyon rejimi “kısmen karma mahkemeler” ile devam etmiştir.

Bugünün dünyasında halen kapitülasyonlar süper güçler tarafından, ülkeler üzerinde çeşitli kamuflajlarla devam etmektedir. 

Adnan GÜLLÜ Tarih Araştırmacısı & Eğitimci-Yazar

Faydalanılan Kaynaklar:    Büyük Ekonomi Ansiklopedisi. Türkiye Tarihi(Osmanlı Devleti)        



Bu yazı 6100 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI