Bugun...


Adnan Güllü

facebook-paylas
TARİHTE İLK TÜRK CUMHURİYETİ (BAĞIMSIZ BATI TRAKYA CUMHURİYETİ)
Tarih: 03-09-2021 21:35:00 Güncelleme: 03-09-2021 21:35:00


“Milletlerin önemli kuvvet kaynaklarından biri de tarihleridir. Tarih, milletin ortak karakter ve değerlerini gösterir. Toplumlar, millet olarak varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerine dayanmak zorundadırlar.”

Tarihte kurulan ilk bağımsız Türk cumhuriyetini anlatmadan önce, bu oluşumun çıkmasına neden olan Balkan Savaş’larını anlamak ve bilmek gerekmektedir. Balkan Savaşları Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasında iki safhada yapılan savaş (8 Ekim 1912- 29 Eylül 1913) Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı yaptığı savaşlardı.

1789 Fransız İhtilali’nin dünyaya yaydığı milliyetçilik akımı neticesinde imparatorluk halinde dahilinde bulunan milletler, bağımsızlık için harekete geçmişler ve bazı devletlerde rakip gördüğü devletin iç işlerini karıştırmak gayesi ile, etnik guruplara destek ve yardım yaparak ayaklandırmışlardı. Osmanlı tarihinde 19. Yüzyıl bu tür ayaklanma dönemidir. Balkan Yarımadası’nda çok çeşitli milletler yaşadığı için Osmanlı düşmanları olan devletler, bunu kullanarak milliyetçi ayaklanmaların en fazla burada görülmesine neden oldular..

17. Yüzyılda gelişmeye başlayan Rusya’nın en büyük amacı, Baltık Denizi’ne ve özellikle Akdeniz’e çıkmak için önce Karadeniz’i daha sonra İstanbul Boğazı’nı ve Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmesi gerekiyordu. İşte Rusya bu gayeye ulaşmak için her yola başvurmaktan geri kalmamıştır. Bu nedenle Balkanlarda ayaklanmaları çıkarmak için ne gerekiyorsa onu yapmaktan geri durmadı.  Bu yollardan biri de ırk ve din bakımından akraba olduğu Balkan Prensliklerini alet olarak kullanıp, bu genç devletleri Osmanlı Devleti’nin varlığını sona erdirmeleri için kışkırtmaktı.

Bütün bunlara karşın Osmanlı bu halkların bir araya gelmemesi için bütün imkânları gücü nispetinde kullanıyordu. En büyük kozlarından biride  “Kiliseler meselesiydi “ nedir bu mesele? Bulgar kilisesinin Rum-Ortodoks kilisesinden ayrıldığı tarihten beri Makedonya’da birçok kilise ve mektebin kime ait olduğu meselesinden doğan “Kilise meselesi” geliyordu. Ayrıca Sırbistan Bulgaristan’a bırakılan Makedonya’da hak iddia ettiği gibi, Yunanistan’ında kuzeye doğru genişlemeye çalışıyordu.

  Ancak Osmanlı yöneticileri sömürgeci güçlerin telkinleri ile kilise meselesini halletti. Ne yaptı.? 3 Temmuz 1911’de çıkardığı bir kanunla onların arasında ki anlaşmazlığı çözdü. İtilaflı kilise mekteplerinin nüfus nispetine göre aidiyet tespit edilecekti böylece Balkan milletleri arasında ki en önemli mesele halledilmiş ve milletler arasında ki anlaşmalar kolaylaşmıştı. Bununla Osmanlı kendi ayağına kurşun sıkmış oluyordu.

Bunlardan öncede 1910 Eylül’de başlayan Trablusgarp Savaşı devam ediyordu. İtalyanlar On iki Ada’yı işgal ettikten sonra Çanakkale’ye dayanmışlar ve İstanbul’u tehdit etmeye başlamışlardı. Bu sırada yabancı güçlerin desteği ile başlayan Arnavutluk isyanının bastırılması sırasında Osmanlı ordusunda subay olan Balkan kökenli askerler “Halaskar Zabitan” adıyla siyasi bir örgüt kurarak dağlara çıktılar. Çıkan çatışmalarda Arnavut isyancılar Karadağ’a sığınmaları üzerine Osmanlı Devleti buraya asker sevk etti. 3 Ekim 1912’de Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ hükümetleri İstanbul’a ortak nota vererek Osmanlıdan üç gün içinde Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk ve Girit’e muhtariyet verilmesini istediler. 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle Birinci Balkan Savaşı başladı. Ardından diğerleri katıldı. Osmanlı bütün cephelerde peş peşe yenilmeye başladı. Sömürgeci devletlerin tezgâhıyla 30 Mayıs 1913’de Londra’da Osmanlı Devleti ile Balkan devletleri arasında Osmanlı aleyhine anlaşma yapıldı. “Böl ve Yönet “politikası emperyalistlerin istediği gibi gelişti.

Bu paylaşım Balkan devletlerini yeterince tatmin etmeyince 30 Haziran 1913’de Bulgaristan Yunanistan ve Sırbistan’a saldırdı. Bunu fırsat bilen Romenlerde Bulgarlara saldırdı. Osmanlı’da bu karışıklığı iyi değerlendrerek kayıp ettiği toprakların bir kısmını aldı, ancak büyük devletler araya girerek zorla İstanbul’da 29 Eylül 1913’de anlaşma yaptırdılar. Ardından Balkan devletlerin lehine peş peşe anlaşmalar imzalandı. Osmanlı Devleti Afrika ile ilgisini kesmiş, Balkanlarda ağır toprak kaybına uğramış, Bulgaristan’dan geri aldığı Edirne ve Trakya’da kalabilmiştir. 

BAĞIMSIZ BATI TRAKYA CUMHURİYETİ

Balkan Savaşları’nda Osmanlı’nın bozguna uğraması, ülke içinde ki dengeleri de değiştirdi. İttihatçılar darbe yaparak iktidarı aldı ve kısa zamanda darmadağın olan orduyu savaşacak hale getirdi. Osmanlı ordusu 30 Haziran 1913’te Batı Trakya’ya doğru harekete geçti. Keşan, İpsala, Uzunköprü ve Edirne bir hafta içinde geri alındı. Ama ne yazık ki ordu hemen durduruldu. Cephede değil masada durduruldu.

Avrupa’nın emperyalist devletleri (Düvel-i muazzama) elçileri Sadrazam Halim Paşa’ya koşmuşlar; Osmanlı’nın Londra Antlaşması’nın tek taraflı bozduğunu hemen işgal ettiği topraklardan çıkmasını söyleyerek, sözlü nota vermişlerdir.

Tartışmalar sürerken Enver Paşa, 16 subay ve 100 Mehmetçik’ten oluşan müfrezeyi Bulgar zulmü altındaki Batı Trakya içlerine gönderdi. Kuşçubaşı Eşref (Sencer) komutasında ki müfreze, Edirne’den yola çıkıp Ortaköy’e geldiğinde 1200 kişilik Bulgar çetesi tarafından katledilen 400 Türk köylüsünün cesediyle karşılaştı. Bir gün sonra katliamcı Bulgar çetesi bulundu ve imha edildi. Türk müfrezesi önüne çıkan çeteleri bir bir temizleyerek Mestanlı ve Kırcaali’yi ele geçirildi.  Avrupa baskı uygulayarak Osmanlı’nın derhal çatışmaları durdurmasını emretti.

Enver Paşa, emri dinlemedi. Kuşçubaşı Eşref’in yanına Süleyman Askeri Bey komutasında bir birlik daha gönderdi.   Bu iki komutan güçlerini birleştirerek Gümülcine ve İskeçe’yi aldılar. Meriç boyuna Bulgarlardan tamamen temizlediler. İki Türk birliği Balkanlarda destan yazıyordu. Düvel-i muazzama (Avrupa’nın emperyalist devletleri)  ise ortalığı yıkıyordu. Enver Paşa, bu baskılar karşısında iki Türk komutanına dur demek zorunda kaldı.

Avrupalılar için durmak yereli değildi, Osmanlının onların gözünde işgal ettiği topraklardan hemen çekilmesi isteniyordu, yani Birinci Balkan Savaşı’nda ki sınırlara dönmesi için İstanbul’a baskı kuruyorlardı. Burada Türk’ün kıvrak zekası devreye girdi ve plan hemen uygulamaya konuldu. Bu plan gereği Batı Trakya’yı ele geçiren Süleyman Askeri Bey ve Kuşçubaşı Eşref Bey Dünya ’ya bir açıklama yaptılar.  “Bizim Osmanlı’yla bir ilgimiz yoktur.” Ve ardından GARBİ TRAKYA MÜSTAKİL Hükümeti’nin kurulduğunu duyurdular.

12 Eylül 1913 tarihinde kurulan bağımsız Türk devletinin yönetim şekli neydi biliyor musunuz?  CUMHURİYET

DEVLET BAŞKANI SÜLEYMAN ASKERİ Bey’di GENELKURMAY BAŞKANI KUŞÇUBAŞI EŞREF BEY, yeni Türk devletinin başşehri Gümülcine’ydi. Bayrağı ay-yıldızlı yeşil-siyah-beyaz renlerden oluşuyordu. Sözlerini bizzat Süleyman Askeri Bey’in yazdığı milli marşları bile vardı. Halkını ise genellikle Türkler, Pomaklar ve Müslüman ahali oluşturuyordu. Bu üç ay yaşamış devletti. Kuva-yi Milliye tabiri ilk defa Batı Trakya Mücadelesinde kullanılır. Bölgede ki Yunanistan siyasi nedenlerden dolayı bu devleti destekliyordu hatta Dedeağaç’ şehrini bu devlete teslim etmişti. Hatta posta teşkilatı kurup kendi adlarına pul bastırdılar. Pasaport sistemi oluşturdular. Yani öyle herkes elini kolunu sallayarak buraya gelemeyecekti. Dünya ile haberleşmek için Batı Trakya Haberleşme Ajansı’nı kurdular. Özgür adı verilen resmi gazete ile INDÉNPENDANT adlı Türkçe- Fransızca gazete çıkarmaya başladılar. Garbi Trakya Adliyesi kuruldu,  davalara burada bakıldı.

Kısa zamanda 30.000 kişilik ordu kurdular. Amaç asker sayısını 60.000 çıkarmaktı. Öte yandan başta Rusya olmak üzere İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa devletleri bu devleti lağvetmesi için Osmanlı’ya müthiş baskı uygulamaya başladılar. Borç batağında yüzen Osmanlı bu baskıya direnemiyordu. Direnirse Ermeni kartını devreye sokacaklarını ve Anadolu’yu parçalayacaklarını söylüyorlardı. Ne garip rastlantı bugünde Avrupalı ve ABD’li sömürgecilerin elinde Türkiye tehdit altında değil mi?

Sonuçta Osmanlı Hükümeti zorla masaya oturtuldu ve İstanbul Antlaşması Garbi Trakya Hükümeti’nin sonu oldu. YENİ CUMHURİYETİN ÖMRÜ 55 GÜN SÜREBİLDİ. Osmanlı bir kez daha diplomasi masasında kayıp etmişti. Ayrılık günü, Batı Trakya ‘da kalanlar ve gidenler de gözyaşına boğuldu. Son kez hükümet konağı önünde toplu fotoğraf çektirildi.

Evet, bizler cephede kazanmasını bildik, fakat diplomasi masasında aynı başarıyı gösteremedik.

Batı Trakya Bağımsız Devleti’nin bayrağı üç renkten oluşmaktadır. Yeşil: İslamiyet’i, Siyah: Balkanlardaki Zulmü, Beyaz: Özgürlüğü, Ay - Yıldız: Türklüğümüzü simgelemektedir.

Adnan Güllü Tarih Araştırmacısı & Eğitimci-Yazar

Faydalanılan Kaynakları: Ahmet AYDINLI, Batı Trakya Faciasının İç Yüzü, Akın Yayınları, İstanbul 1971 Kemal Şevket BATIBEY, Bati Trakya Türk Devleti, Boğaziçi Yayınları, İstanbul. 1978 BIYIKLIOĞLU Tevfik, Trakya’da Milli Mücadele, Cilt I, II. Baskı, TTK Yay., Ankara1987 Nevzat GÜNDAĞ, Garbi Trakya Hükümet-i Müstakilesin,. Ankara. 1987 Tuncay ÖZKAN, MİT’in Gizli Tarihi, Alfa Yay. İstanbul. 2003 Soner YALÇIN, Teşkilatın İki Silahşoru, Doğan Kitap, İstanbul 2001 Tahir Tamer KUMKALE, Batı Trakya, Önce VATAN 17–20 MAYIS 2003



Bu yazı 4872 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI