Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
5. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZIK FESTİVALİNDE KENDIME NOTLAR 6
Tarih: 05-12-2019 00:06:00 Güncelleme: 05-12-2019 00:06:00


Yazılarımda ara ara tekrar gerilere dönecek olsam da ikinci gecenin salonla alakalı olan kısmını bitirip otele doğru yürümeye başladığımızda; havanın bizlere "Hoş Geldiniz" der gibi davranmasının ardında yatan, Çukurova’nın kıskançlıklarından başka hiçbir şey değildi.

"Bak Çukurova; buradakiler belki seni tanımazlar ama ben senin geçmişini de bilirim Yoktur öyle senin ahmakıslatan türünden sevgili terbiyecisi kırkikindilerin, mevsim zaten Nisan değil. Laf aramızda portakal çiçeği de kokmuyorsun bu aralar, narçiçeklerinde açmamış henüz,  kıskançlığından çatlayabilirsin. Sakın unutma, bu gece umurumda bile değilsin.

Sadece üşüdüğün ve ıslandığınla kalacaksın. Anla bunu artık. Ben yüreğimin sıcaklığından bedenimin üşüdüğünün farkına varmayacak kadar sarhoşum bu gece. Bak işte geldim oteldeyim, sen sadece camdan bakılıp, sesi dinlenen seyirlik bir zırdelisin " diye sesleniyordum Çukurova'ya.

Otele geldiğimizde; içerideki yoğun kalabalık arasında yüreğimizi titretip: “Ben de buradayım" der gibi bizlere hoş geldiniz diyen bir sürü resim vardı. Birazdan açılışı yapılacak olan sergisinin kahramanı, resimlerinin son kontrolünü yapıyordu. Resimlerini yaparken ki ruh halini çok merak ediyordum. Her sorduğum soruya itina ile cevap verirken de dalıp dalıp gidiyordum uzaklara, ta uzağa...

Biraz önce salonda:

"Qadın

sənin də

çaşqınlıgını ələ verdi

"namərd" gözlərin,

mərd qadın.

 

Bir baxışdan ömrünə

günəşin doga biləcəyini də,

çox yox,

bircə dəqiqə sonra

Bütün keçmişini unudub

şaqqanaq çəkib güləcəyini də...

 

satdı səni gözlərin, qadın.

gözünün içində....."

şiirini okuyordu Sehran Allahverdi. Demek ki bu resimleri tuvale çizen Allahverdi, aynı zamanda kelimelerle de raks ediyordu. Resimin birinde şehit oğlunun paltosuna sarılan anneye şehidin paltosunun sarıldığını gördüğümde:

"Sar beni kokunla sar beni anne

Cennetten bu gece izinle geldim.

Yanındayım şimdi sor beni anne,

Cennete koyduğun yüzünle geldim”

diye kelimeler dökülüyordu dudaklarımdan. Gözlerimden akan yaşların önüne barikat kuramıyordum. Nedense bu aralar ağlak timsahlar gibiyim ve utanmasam dışarda yağmur bile kıskanacak gözlerimden süzülen damlaları.

Yanı başında ki diğer resim, bu dünyada bir gazi geçti der gibiydi paltosu asılı kalmış askıda, koltuk değneklerin den biri yere savrulurken, değeri hemen kapının ardında teki olmayan askeri bir postalla birlikte yetim çocukların babalarını beklediği gibi bekliyordular. Galiba ölümsüzlüğe inanmış Sehran Allahverdi, onlara gazinin tekrardan geleceğini mi vaat etmişti acaba... Diğer resim de şehadete eren askerin, parkasının anneye sarıldığı gibi, bilinmez ki!..

Parmaklarının arasından süzülüp, kurumuş kandamlalarını gördüğümde: "Bu nedir?" diye sormaya zaman tanımadan anlamıştı "Farkında değilim, galiba tuvallerin monte edilişi sırasında olmuş" dediğinde, bu gece benim gibi bedeninden habersiz olan birilerini daha görmüş olmanın duygusallığı ile yutkunmaya başladığımda; bu festivalin benim için en değerli kazanımlarından biri olan, Uluslararası Emir Timur Vakfının Kırgızistan Şube Müdürü, Kırgızistan'lı yazar Coldashbek Beğ:

Eliyle işaret ederek: "Gardaş, gardaş" diye bağırıyordu...

İki gündür her gördüğü yerde bana sarılıyor, önce yumruğu ile yumruğuma vurup, sonra da çelenk koyma sırasında öğrettiğim parmak işaretini yapıp, telefonunu hemen yanındaki birine uzatıp, fotoğraf çektirip gülümsüyordu. Aslında gardaş demesinin dışında hiç bir şeyini anlayamadığım Coldashbek'i galiba çok sevdim, demek ki kan kaynaması bu olsa gerek. Dönüp yanına gittiğimde şahsıma imzalı kitabını taktim ederken; serginin açılışının olacağını "Yeter artık gelin, misafirler bekliyor, açılış yapılacak" demek istediğini anlıyordum. Açılışın sunumunu; Mersin narenciye festivalinde yaptığı yağlı boya portre çalışmaları ile herkesin hayranlığını kazanan, bana da el emeği göz nuru bir birinden güzel çalışmalarından olan gözlük kabı ve anahtarlık getirmiş olması ile ayrıca onurlandıran, Nəvai Mətin ile birlikteydik.

Bu yolculuğun;

"Kalan yolun evveline

Giden yolun sonu akar

Dünya yumak formasında

Yol dolanıp ona akar ..."

diye başlayan şiirini de yazan Seymur Allahverdiyev, kardeşinin sergisinin hazırlıklarında da

Nəvai Mətin ile birlikte büyük rol oynuyor du, ayrıca Nəvai Mətin'in Sehran Allahverdi'yi Takdimi de çok güzel ve samimiydi, işte sanatçı dayanışması bu.

Büyük usta; Sehran'ı tek tek anlatıp, konuklara sözler verdikçe, her konuğun şahsını övmesinden Allahverdi'nin rahatsız olduğunu hissettim. Yüzünün kızarması, ellerini ovması ve bu sırada kafasını da biraz eğik tutması "Ataların, dolu başak kafasını eğer" sözünü hatırlatıyordu. Resimleri görenler benim hissettiğim gibi; bin şiir yazsam, bir resimin etkisini hissettirebilir miyim? diye düşünüyorlar mıydı bilmem ama benim her baktığım resimde, devrelerimin biraz daha yandığını hissediyordum.

Teşekkürler Sehran Allahverdi, teşekkürler Seymur Allahverdiyev, teşekkürler Nəvai Mətin ve teşekkürler Coldashbek Beğ.

Cahit GÜNAY Şair & Gönül Elçisi



Bu yazı 2901 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI