Biz Karapınar parkına geçiyorduk. Karapınar parkı; son yıllarda Karaisalı vatandaşlarımızın merkeze yakın olması ve kolay ulaşımı nedeni ile en çok tercih edilen parklarından birisidir.
İkinci aramasını, biz Çakıt Köprüsüne geçerken, "Program yerine geçtik" olmuştu. Son araması ise "İşlem tamam" hazırlıklar bitti, istediğiniz zaman gelebilirsiniz” idi.
Sadi Atay, üç Kafadar olarak her yıl olduğu gibi, bu yılda gurup içerisinde oluşturduğu, kendi gurubu ile programın en çok yük taşıyanlarından birisi olduğunu, iletişim, davetiye, kimlik kartlarındaki başarılarından sonra.. İsmiyle müstesna, inşaat taahhüt, narenciye, muz üreticiliği ve bestekâr müzisyen, Engin Gürler ve kardeşi şair, Orhan Atay ile birlikte yine bir görev adamı olmanın rüştünü ispatlayıvermişti.
Karaisalı'nın Tümenli Köyün de dünyaya gelen Sadi Atay; İlk, orta, lise eğitimimi Adana merkezde tamamladı, yarıda bıraktığı. Çukurova Üniversitesi Mersin Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümündeki eğitiminden sonra, kardeşleri ile birlikte el ele vererek oluşturdukları inşaat sektöründe ki hayat mücadelelerine Adana da başlamış olduğu içinde buraya yerleşti. Ama özellikle yaz aylarında merkeze 94 km, Karaisalı ilçesine 44 km, Seyhan nehrine 3 km uzaklıkta olan, iki dağ arasında sıkışıp dış dünyaya kapısını kapatmış, kendine özgü yiyecek içecek isimlerine bile rastlanılmayan bölgede, doğduğu köye özlemini giderirken, Köyünün dışa kapalı halinin, insanları üzerindeki etkisi, Atay'da da derviş mahremiyeti hüviyetinde,
"Elhamdülillah,
Hayat lütfettin ya Hayy!
Ki ne de güzeldi;
Nefes nefes çektim, yüreğime
Dört mevsimi ve yedi rengi…
İşte, ölümüm de
Güzel olsun öyle.
Güzel dedimse;
Herkesin bildiği gibi değil ama
Senin, güzel dediğin güzellikte.
Yani
İstemem, nefesim özgür kalsın hemencecik.
Can tenden zahmetsiz çıksın istemem…
Kabzasını, soğuk ellerin kavradığı kılıçlar
Çaksın, şimşek şimşek üzerime
Ve yıldırım yıldırım saplansın bedenime…
Lime lime doğransın, her bir yanım
Kolum, kanadım budansın.
Nam çelikler insin ve kalksın.
Nam çelikler insin ve kalksın…
Girsin ve çıksın Valyria Çeliği.
Damascus Çeliği girsin ve çıksın…
Ama yetmesin korkularını silmeye;
Dizlerimin üstüne bitap düşüşüm.
Yetmesin ki,
Kor kurşunları, yağmur olsun;
İliğim, sağanak sağanak doysun…
Dolu olsun, kor kurşunları;
Dörtnala, döşüme döşüme dolsun…
Elhamdülillah,
Hayat bahşettin ya Muhyî!
Bir hayat ki yedi renk;
Binlerce kelebeğin ömrüne denk…
Bir hayat ki dört mevsim;
Bazen, şebnem şebnem gözü yaşlı
Bazen, çiçek çiçek mütebessim…
İşte, ölümüm de
Güzel olsun öyle.
Güzel dedimse;
Herkesin bildiği gibi değil ama
Senin güzel dediğin güzellikte
Yani,
Başka başka ağlasın, her bir sızım.
Her yaramdan ayrı ayrı can çekişeyim…
Essin, ılgıt ılgıt yüzüme,
Azrail’in gül nefesi.
Iğıl ığıl aksın kanım.
Kanımla, boyansın mintanım.
Mintanım, kefenim olsun…
Ya Rafi!
Yunmadan gömüleyim.
Ya Baki!
Öldü denileyim de, ölmeyeyim" şiirinde ki gibi kendini ele vermektedir.
Tarihi Bizans dönemine ait olduğu iddia edilen kalıntıların görüldüğü bölgede, eski zamanlarda ki yaşanmışlıkların katili, define avcılarının tahribatına rağmen, gayri Müslim mezarlıkları ve güneyinde ki kilise denilen bir yerinde var olduğu düşünülürse, bölgede, bölge geçmişinin aydınlatılması için araştırma çalışmaların olmasının, çoğu insan gibi, bende güzel olacağı kanısındayım.
Bölgede kurulan Çatalan barajının etkileri en çok buralarda hissedilmiş, baraj köye 500 metre kadar yaklaşırken ekilebilir, dikilebilir alanların suyun altında kalması ile sonuçlanmıştır. Bitki örtüsünü genelde çam ağacı, pıynar, murt(mersin), kesme gibi maki türü bitkiler oluştururken bu bitkilerin yanı sıra zeytin ağaçları ve
Su kıyılarında da söğüt, çınar, ılgın gibi bitkiler görülmektedir. Bölge Akdeniz iklim etkisi altında iken, geçim kaynağının büyük bir bölümünü çiftçilik, hayvancılık ve ormancılık oluşturur. Bölge şartlarına en uygun hayvan kıl keçisi olmasına rağmen ormanları tahrip ettiği gerekçesi ile yasaklanmıştır. Çatalan Barajı'nda ise yer yer amatör balıkçılığın yapıldığına rastlanabilir. Sebze olarak: domates, biber, kabak, bamya, acur, salatalık, fasulye yetişirken doğal olarak hazırlanıp güneş ısısı ile kurutulan biber salçası kalitesi ile bölgede kendinden bahsettir. işte böylesine kendine özgü bir bölgenin çocuğu olan Atay;
"Dün seni yazdı yine gazeteler,
Mandagözü punto ile
Sekiz sütuna manşet.
Ayyuka çıkmışmış apansız görünmelerin;
İbrişim yeleli, gümüş bir Pegasus’un sırtındaymışsın en son.
Terkine atıvermişsin de
Peri Padişahı’nın Kızı’nı,
Gözle kaş arasında kaybolmuşsun
Üsküdar Semaları’nda.
Bin kere yalanladım belki
Yok! Kimsenin inanası yok.
“O” dedim;
“Kızgın çölün bağrındaki
İçi silme deniz dolu köhne bir sandalın
Çolak kürekçisidir.”
Ama yok!
Kimsenin inanası yok.
Cık!
Bunların hepsi de kaçık.
Çok geçmez, bugün de birazdan
Ajanslar seni geçer.
Muhteşem düğününden temsili kareler;
Periler kadar güzelmişmiş
Peri Padişahı’nın Kızı…
Damat ise malum; asrın arsızı.
Ama korkarım; boş durmaz bu hergeleler,
Zifaf geceni de resmederler.
Tevatürün bini bir para işte…
Anlatacak olsam şimdi,
Tebessüm edersin sen yine
Ve daha bir anlamlı sarılırsın küreklere.
Anlatacak olsam şimdi,
Ağlarım ben yine.
Ama anlatmayacağım
Çünkü mütebessim yüzünün
Tebessüme ihtiyacı yok.
Hem ağlamak için
Benim de sebebe ihtiyacım yok.
Zaten, bugün hiç mi hiç aynaya bakasım yok.
Ajansların canı cehenneme,
Yere batsın tüm gazeteler.
Ne gam yüklen
Ne de kederlen…
Asıl küreklere yine sen.
Çöl tükenmeden tükenme yeter,
Sandalındaki denizi tüketme yeter.
Unutma;
Olmasa da bir tek inananın,
Dupduru imanın var.
Yoksa da sevgiden başka mülkün,
Bir kutlu ülkün var.
Ama ah n’olaydı;
Şu sağ olan kolun da
Kolsuz kolun kadar güçlü olaydı"
Ve
"Hatırla!
İki elimin parmak uçlarında
Sunmuştum, mavi ışın kılıcımı sana.
Kamuflajlı taramalımı da
Pervasızca sıyırıverip omzumdan,
Usulca bırakmıştım, masana…
Zaten çıkarmıştım gözden
Ki cebimden çıkarırken de yeşil devi,
Ne kirpiğim nemlendi,
Ne de elim titredi…
Hatırla!
Ve’l hâsıl-ı kelam;
Ey bezirgân zaman!
Ne verdimse ben, sana
Ve sen, benden ne aldınsa,
Tek bir şeyden maada
Hepsi, helâli hoş olsun.
Hani şu, ebemkuşağı renkli uçurtma;
Hani, gönülsüz verdimdi ya…
İşte o, boğazına dursun"
gibi yüzlerce, bir birinden güzel serbest tarzda yazdığı şiirlerini Türk edebiyatının gönlüne bıraktı ve bırakmaya da devam ediyor
İyi ki varsın yiğit Adanalı. İyi ki varsın Sadi ATAY
Cahit GÜNAY Şair& Yazar Gönül Elçisi