Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ŞİİR & MÜZİK FESTİVALİNDEN (Kendime Notlar 21)
Tarih: 02-04-2020 22:46:00 Güncelleme: 02-04-2020 22:46:00


Sadi Atay'ın telefonundan hemen sonra, otobüslere binerek doğal Çakıt Köprüsünden mis gibi çiçekler ve kayın ağaçları arasında Karapınar Parkı istikametine doğru seyir haline geçmiştik. Biz yine arka beşliyi Süleyman Abdulla, Dr Oktay Shefioğlu, Aysel Xanlarqizi Safarli  ile oluşturup muhabbete koyulmuştuk ki  Süleyman Abdulla abi, yolculuk sırasında Karaisalı ile ilgili Murtçluk hikayesini anlatacaktın demesi verdiğimiz sözü de hatırlamış oldu,

Ağabey; Bugün Karaisalı denilen şehrin eski dönemlerde Midilli ve Çeçeli diye bilinen isimlerinin dışında, Halk arasında destansı bir dönemi işaret etmek adına, şehrin kahramanlığına atıfta bulunmak için Murt yemişinin ismiyle "Murtçu"lar diyede anılır.

Bazı tarihini bilmeyen Karaisalılar'a Murt'çu dediğinizde alınganlık göstermiş olsalar da, gerçekleri bilen dostlarımız için bu bir öğünç nişanesidir.

"İşgalden Kurtuluş Mücadelesi sonuna kadar Karaisalı Ulusal Güçler için uzun süre Karargâh Merkezi olmuştu. Müfrezelerimizin pek çoğu için de kışla değerindeydi. Cephelerde olduğu kadar Adana ile haberleşme ve hatta gizli hizmetler yine Karaisalı’ya dayanıyordu. Fransız'ın, Ermeni’nin yaptığı, ettiği, yandaş gazetelerin yazdığı, işgalcilere ulaşan erzak, silah ve hatta tiyatro programları bile kısa sürede Komutanlığa ulaşıyordu.

Casusluk son derece tehlikelidir. Nitekim Fransızlar’ da aldıkları nefesi bile Türklerin duymasından tedirgin olmuş, sıkı takibe almışlardı. Akıllarına her şey geliyordu da, Murtçular gelmiyordu.

İşin özü Karaisalı’daki müfreze komutanlarını bir araya getiren Müftü Mehmet Sadık Efendi (Aldatmaz) “Adana eza-cefa çekenlere nasıl yardım edebiliriz? Olup bitenleri nasıl öğrenebiliriz? diye sordu.. Uzun uzun görüştüler. Adana'nın Kahramanlarından İbo Osman Efendi fikrini şöyle açıkladı:  “Adana’ya gizli gizli girelim. Tehdit altında ve sıkıntı çeken Ulusal Güç yanlısı ailelerin oradan kurtarılıp Karaisalı köylerine yerleştirilmesini sağlayalım. Aynı zamanda Adana’da olup bitenleri de oradaki milliyetperver hemşerilerimizden öğrenip Komutanlığa ulaştırırız. Başka türlü yardımlar gerektiğinde de elden geleni yaparız.”

Önerisi kabul gördü ama, Fransızlar uçan kuştan bile kuşkulandıkları için Adana’ya nasıl sızılabilirdi? Müftü Mehmet Sadık Efendi müfreze komutanlarına dönerek, “O kolay!.. Siz yeter ki bu işi yapabilecek gönüllüler seçin” der demez, Müftüyü iyi tanıyan komutanlardan biri bağırdı:” Durun!.. Vallahi Hoca Efendi çareyi buldu!..”

Mehmet Sadık Efendi sözünü sürdürdü: “Evet, bu adamlar eşeğine binip murt satıcısı gibi Adana’ya gidecekler.” Toplantıya katılanlar dikkat kesilmişti. Nefes bile alınamıyordu sanki. Müftü devam etti: “Bizim buralarda murt çoktur. Kefere (Kâfirler) milleti murtun ne olduğunu bilmez. Bizimkiler de murta metelik bile verip almaz. Böylece bizim murtçuların malı bitmediği için şehir içinde satıcı gibi dolaşıp dururlar.”

Ertesi sabahtan tezi yok, çevre köylere murt toplanması için haber saldılar. Köylüler çok sevilen Müftü Efendi’nin adını duyar duymaz sepetleri, zembilleri murtla doldurup getirdiler.

İşte o gün, Kuvva-yi Milliyecilerin, yani Ulusal Güçlerin “Murtçular” ismiyle aktif istihbarat servisi kurulmuş oldu.

Zaman içinde Murtçular 3 kola ayrıldı. Birinci Kol Karaisalı ve çevresinde gerekenleri yaparken ikinci kol Adana Kuzeyindeki yakın köylerde, ara hizmetleri sürdürüyordu. Üçüncü kol da Adana’ya yerleşerek istihbarat kaynağı olarak çalışıyordu.

Kaç-Kaç Faciasının “Geliyorum” dediği hissedilir hissedilmez birçok aile Murtçular sayesinde canını kurtarabilmişti. Genelkurmay’a verilen raporlarda ki bilgilerin pek çoğu da Murtçular sayesinde elde edilmişti. İşte böylesine üstün bir kurtuluş başarısına imza atan şehrin evlatlarıyla Komutan Sinan Tekelioğlu’nun her karşılaşmasında “Kahraman Murtçu Kardaşım” diyerek bağrına bastığını anlatırlardı" diyen Adana'nın tanınmış gazetecilerinden Nurettin Çelmeoğlu Bey’in yazdıkları ile Murtçuluğu izah ettikten sonra, Süleyman Abdulla hayretler içerisinde gözlerime bakıyor; “Bilir misin? Ağabey biz Türkler her coğrafyada bir birine yakın ateşlerin çemberinden geçiyor ama ne hayallerinden nede umutlarından vazgeçiyorlar, bu nedenlerle ki Allah inananlarla birlikte. Ben bunu Azerbaycan savaşlarında da çok defa yaşadım. Demek ki ben bu Murçuları ondan çok sevdim, ondan çok seviyorum, Allah şehadete erenlerimize rahmet kalanlarımıza da güç versin” derken, dışardan sesler duyulmaya başlamıştı bile. Karapınar Parkı, Karapınar Parkı, Süleyman ağabey dönüp gözlerime bakarak, “Abi seninle yolculuk çok çabuk bitiyor...”

Cahit GÜNAY Şair-Yazar & Gönül Elçisi



Bu yazı 4295 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI