1992 yılında Xocalı soykırımı ile birlikte etraflarında gördüğü, kadınların esareti çaresizliği yüreğini paramparça ediyor iken, bir sabah atalarının mezarlarının yakılıp yıkılmış olduğunu görmesi, ona intikam yemini ettirerek 1992 yılının soğuk bir kış günü gönüllüler ordusuna katılmasını sağladı.
O güne kadar bölgede sadece Nahidə ve Sədikə isminde iki kadın asker kahraman varken, onunla birlikte bu sayı üçe ulaştı.
Nezaket hanımın doğduğu büyüdüğü yer Gədəbəy bölgesi olduğu için ve nasıl olsa savaşı da tek başına bitiremeyeceğinden, kendi doğup büyüdüğü yerde savaşmaya karar vererek, Yiğit bir Türk kızı gibi düşünüp, Artık ok yaydan çıktı, önüme geçen düşmanın sonu olmalı, gerekirse de canımdan aziz bildiğim vatanımdan ecel şerbetini içmeliyim diyerek pusatlanıp çıktı er meydanına, gerçi karşısındakilere pekte er denmezdi ama....
Karış karış gezdi dağlarını, gittiği her yerde halkın içine karışıyor, onlara cephede askerlere olduğu gibi, ana, bacı, kardeş oluyor. Teselli veriyor, bazen tutup ellerinde kaldırarak; Yeter! Türk diz çökmez! diye çaresizliklerine kızıyordu...
Böylesine cengâver tavırları halkı harekete geçiriyor ve halkın içinde bu hareket büyük karşılık bulup, sempati ile birlikte yurdun savunulmasının ruhunu canlı tutuyordu... Ondan sonra kadın asker sayısı gittikçe çoğalmaya başladı, çoğaldıkça da cepheler daha da canlandı.
Nezaket Memedova hanımın, böylesine içten samimi savaşçılığı, güzelliği ile de birleşince Tabur komutanı(baş leytenant) Bagırov Nizami Cəlal oğlunun da ilgisini çekiyordu. Tabur komutanı her geçen gün biraz daha gönlüne engel olamayacak kadar
Nezaket hanıma aşık oluyor.. Nizami Komutan! Müthiş cesareti ve kahramanlığının yanında bir o kadar da güzel şiirler yazıp, türküler söylüyor saz çalıyordu.
İşte o günlerden birinde cephede Ermenileri bozguna uğrattıkları için kendilerine ziyafet veriyor, saz çalıp Türkü söylüyorlardı. Komutan Nizam Bey'de başladı yanık yanık türkülerine, bu türküler bugün nedense çok farklı idi, içinde buram buram aşk, buram buram sevda kokuyordu. Ve Nezaket Memedova hanımda bu türkülerden çok etkileniyor, oda komutanına her geçen zamanda daha da çok alışıyordu ve komutan türküsünü bitirdiğinde herkesin anası, bacısı, kardeşi bellediği yiğit Türk kızına; seni seviyorum! Benimle evlenir misin dedi?
Ve oracıkta tıbbiyeli baş çavuş, aynı zamanda iyide bir matematik öğretmeni olan Nezaket hanımla birlikte bir karar alıp cepheye...
Bu dağlar her zaman kan,
Her zaman barut kokmazdı ya,
Bu dağlar her zaman acı çekmez her zaman ağlamazdı ya
Bu dağlar her zaman umutsuz,
Her zaman çaresiz değildi ya....
Bu dağlar bizim bizim dağlar,
Artık mavi, yeşil kırmızı bir zafer bekledikleri gibi, geleceği parıl parıl parlayan, buram buram vatan, bayrak gibi ilahı aşkın yanında, beşeri bir aşk da ev sahipliği yaptırıyordu...
Nezaket hanım, öylesine düşündü biraz:
Birlikte bu kaçıncı savaştı, birlikte bu kaçıncı ölüme çelme atış, bitlikte bu kaçıncı şehit vermeler..
Bu kaçıncı sessiz sedasız eşlerini çocuklarını anne ve babalarını bırakıp gökte bir kartal gibi kanatlanan yiğitleri gördükçe her ne kadar da cesur bir asker olsa da kadın yüreği ile haykıra haykıra ağlamaktı.
Artık dayanamıyor param parça oluyor.. Her ölenle ölüp, kalanla da yeniden doğuyordu köklerinde...
İşte bu yiğit Türk kızına aşkını itiraf eden komutan; Bagırov Nizami, o kızgın cepheyi bayram havasına dönüştürüyor, sanki kanla barutla düğün böyle yapılır diye bütün dünyaya haykırıyordu. Nezaket hanım toyumuza buyurun der gibi evet dedi komutanın evlilik teklifine ve yine aynı yıl 1992 yılında evlendiler...
Ondan sonrada, bütün savaşta yan yana omuz omuza savaşıp bazen yaralanıp, bazen de cephede bir birilerinin avuçları içinde ısıttıkları elleri ile kardeş belledikleri arkadaşlarının gülle (mermi) yiyerek paramparça olmuş bedenlerini topladılar cephede, ama o gün bugündür hiç ayrılmadı elleri ellerinde ve eğitimini Türkiye'de tamamlayan. Elnur İsminde bir yiğit çocukları oldu
Onların bu mücadelesi ve aşkları uğruna, onlarca şiirler romanlar yazıldı, aldığı ödül başarı belge ve madalyonlarının sayılarını kendileri bile unuttu ama yine birlikte omuz omuza bir sürü sorunlarla birlikte mücadele ederek kira ile oturduğu şirin sıcak evlerinin içinde mutlu huzurlu ve bir o kadar da onurlu olarak kalan ömürlerini yaşamaya devam ediyorlar....Ne mutlu ki sizi tanıdık komutanım! Ne mutlu ki bu milletin sizler gibi evlatları var!.
Cahit GÜNAY Şair-Yazar & Gönül Elçisi