Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ŞİİR MÜZİK FESTİVALİNDEN (Kendime Notlar 30)
Tarih: 25-08-2020 22:38:00 Güncelleme: 25-08-2020 22:38:00


-Abi kebapları soğutmuşsunuz. Keşke hem yeyip, hem de konuşsaydınız.

-Yok, yok ustam kebaplar harika, aynen dediğiniz gibi hem yiyor, hem de konuşuyoruz. Ayrıca bizim Aysel' in de gözlerine bakarak, "bak Aysel sümüklü (kemikli) et nasıl görünüyor?" Vallahi kebapların hepisi çok güzel, giderken bunların tarifini mutlaka almalıyım. Sahi ustam, bu içtiğimiz şalgamdı değil mi?

-Evet şalgam

-Ben Azerbaycan’da yapabilir miyim?

-Yapabilirsiniz tabi...

-Abi senin o anlattığın ne idi, şırdan, Aysel onu yapmak biraz zordur.

-Belki otele giderken yol üzerinde ki tezgâhların birinde onunda tadına bakabiliriz. Şırdan,  tezgâhlarda satılır. Sakadat türüdür, bir çeşit hayvanın karın kısmının üst bölgesinde olan kursağın, pirinç ile doldurulması gibi bir şey, kebap da bu bölgede acılı, acısız gibi isimler ile adlandırılır.

Adana dışında da kebapçılar Adana Kebap diye sunum yapar. Genelde erkek kuzu eti kullanılır ve üçte bire yakın oranda da kuyruk yağı, kök biber ve tuz, zırh( büyük bıçak) ile kebaplık et kıvamına gelinceye kadar, işte tezgâhta gördüğünüz şekilde, şişe takma kıvamına gelinceye kadar çekilir. Lakin bazı kebapçılar da, şuan yani sizlerin yediği kıyma gibi, kuyruk eti kullanılmadan kök biber, pul biber, tuz ve kaburga eti ile yine zırhla çekilir, aslında biraz meşakkatli iştir...

-Evet, abi bizim oralarda da sizin kebaplara benzer kebaplarımız mevcut lakin "kebap Adana'da yenir."

-Afiyet olsun kardeşim...

-Sahi Adile Hanım siz Nahcivan’ı idiniz değil mi?

-Evet, ben Nahcivan’ıyım

-Sizlerin de, belki Karabağ kadar olmasa da çok zor bir hayat geçirdiğinizi biliyorum...

-Evet, zordu Cahit Bey çocukluk dönemlerimde pencereden dışarıya bakıp,  çoğu zaman bir çocuğun annesini, babasını, ağabeyini beklediği gibi, bende Türkiye'den bizlere yardıma gelecekler diye hayaller kurardım. İnanın bu hayal sadece benim değil, birçok Nahcivanlı'nın ortak hayali idi..

Bakınız Cahit Bey, Nahçıvan'ın Tarihi seyri, jeopolitik önemi ve Türkiye'nin Nahçıvan üzerinde ki hakları düşünülürse,

- Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti coğrafi konumundan ve özelliklerinden dolayı tarihin tüm dönemlerinde dikkat çekmiştir.   Günümüzde de çeşitli ülke ve uygarlıkların mücadele alanına çevrilmektedir. Nahçıvan, Anadolu ile Orta Asya ve Güneydoğu Asya arasında kilit bir mekânda bulunduğu için “Şarkın Kapısı” olarak da adlandırılır.

Birde Türkiye'nin Nahçıvan üzerinde ki hakları vardır ki... Ben Sovyetler döneminde doğdum, okudum. Tarih derslerinde bu konulardan asla bahis edilmedi, hatta Türk sözü yasaklandı. Ama ailelerimiz bizlere hep milli kimliğimizi anlattı. Babalarımızın eski pasaportların da Türk olduğunu gördüğümüzde hayretler içerisinde sorular sorardık. Sonraları büyüdük ve…

1990’lı yılların başlarında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Ermeni birlikleri Rusya’dan aldıkları desteklerle  (özellikle temin ettirdikleri silahlarla)  Nahçıvan’a saldırdılar ve bölgeyi ele geçirmeye çalıştılar. Nahçıvan’ın ne askeri teçhizatı, ne de silahı vardı. O zamanlar yardımımıza Türk kardeşlerimiz geldi, “Umut Köprüsü” diye adlandırdığımız sınır kapısını açtı, silah ve ilaç yardımı yaptı. Ve bizler şu imkânın nereden, hangi tarihten sağlandığını aradık, öğrendik. O zamanlar Nahçıvanlı'lar arasında böyle fikirler de dolaşırdı ki, Ermeni'ler daha fazla üzerimize yürürlerse, Nahçıvan’ın Türkiye'nin idaresine geçmesi mümkündür.

Daha sonralar bazı insanların hâlâ bilmediği bir hususu da öğrendim. Bu da Türk dünyasına açılan tek kapısı olan Nahçıvan sınırının, zamanında Mustafa Kemal Atatürk tarafından İran'dan satın aldığı hususu idi. Doğrusunu söylemek gerekirse bu malumat resmî belgelerde var mı, yok mu? Bilmiyorum. Bildiğim şey ise Türkiye'nin Türk dünyasına açılan tek kapısının Nahçıvan olması, onun da sınırının zamanında Mustafa Kemal Atatürk tarafından İran'dan satın alındığıdır.

- İşte biraz önce de söylediğim gibi, Nahçıvan bizim Türkiye'ye, Türkiye'nin de Türk dünyasına açılan tek kapısıdır.

-Yani Adile Hanım Nahçıvan demek "Turan yolu" mu demek istiyorsunuz?

-Aynen öyle Cahit Bey, aynen öyle.

Çünkü  Nahçıvan, Türk devletleri arasında Türkiye ile kara sınırı bulunan tek toprak parçasıdır ve 17 km'lik bir sınırda bulunmaktadır.

İşte tamda bunun için Karabağ'da da Nahçıvan'da da yaşamak çok zordur ve çok koç yiğitlerimizi bu uğurda şehadete erdiler. Olsun biz hepimiz şehadete hazırız yeter ki vatan sağ olsun. “Toprak uğrunda ölen varsa vatandır”...

Diye konuşuyorken, garson;

-Abi, masayı kaldırayım mı? Çay getireyim mi? dediği sırada;

-Narıngul Hanım, bize dönerek arkadaşlar isterseniz çayı otelde içelim, hem de biliyorsunuz yarın yolculuk var hazırlık yaparız dedikten hemen sonra oy birliği ile bizim buraların "Zengin kalkışı" tabiri ile masadan kalkıp dışarıya doğru yöneldik...

Hesap için masaya geldiğimizde:

-Abi böyle olur mu? Daha biz tatlı gönderecektik, çok erken kalktınız.

Çok teşekkür ediyoruz Yaşar usta daha otelde de yapılacak işlerimiz var, her şey için teşekkürler diyerek arabamıza binip otele doğru yöneldik.

Aysel, abi kebapçı da gelin ve damat vardı Adana'da düğünlerde kebapçıya gelmek gelenek mi?

Düğünleri nasıl olur buraların?

- İnanın Aysel bu bölgenin düğünlerini pek bilmem, gerçi son yıllarda çoğu kültürel değerlerimizde olduğu gibi düğünlerimizde de bir kültürel yozlaşma yaşanıyor. Benim doğduğum bölgede biz küçükken düğünler üç gün sürer, cuma günü damat evine düğün başlamadan önce, "bayrak dikme" dediğimiz dam(ev)a davul zurna eşliğinde bayrak dikilerek başlar ve pazar günü öğleden sonra, damat evine yardım için, eş dost akraba ve komşuların karınca kararınca nakti yardımı, gelin yemeğinin akabinde ise "bayrak indirme" bayrağın indirilerek Kur'an-ı kerim ile birlikte geline teslim edilmesiyle son bulurdu.

Düğünler uzun süre devam ettiği için, çalgı eşliğinde çok güzel oyunlar oynandığı gibi, köyün bazı tiyatro becerisi olan bay ve bayanları tarafında bugün ki anlamda meddahlık benzeri  orta oyunu sergilenirdi birde bugün hiç bir yerde görmediğim ki, bizim köylerde bile unutulmaya yüz tutmuş, hedefe dikilen nar meyvesini silahlarla vurmaya çalışılır, vuranda artık o köyün namlı nişancıları arasına adını yazdırdı hatta birde düğün içerisinde şalvar güreşi müsabakaları düzenlenirdi, sona kalan yıkılmayan güreşçi(pehlivan) şalvarın sahibi olurdu, şimdi bunlarda eser bile kalmadı kardeşim....

(Devam Edecek)

Cahit Günay Şair-Yazar & Gönül Elçisi



Bu yazı 2596 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI