Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ŞİİR MÜZİK FESTİVALİNDEN (Kendime Notlar 31)
Tarih: 04-09-2020 23:33:00 Güncelleme: 04-09-2020 23:33:00


Nihayet yeniden iki Aysel, Adile ve Narıngul Hanımlar ile birlikte son gecemizi geçirmek için otelimize gelmiştik.

Otelin girişinde bizleri, Dr. Oktay Shefioğlu, Süleyman Abdulla, Elli Atayurd'u Beyler ile birlikte bir şeyler içen, Ilgar Türkoğlu Bey karşıladı. Masalarına davetini önceden söz verdiğimiz için Saqif Beylerin yanına geçeceğiz diyerek teşekkür edip ayrıldık, birkaç masa ilerilerinde Lale Madatova, Sevinç Hanım ile birlikte Ayaz Arabacı ağabeylerin de nezaketine teşekkür ederek, hemen yan masada oturan Saqif Qaratorpaq, Savaş Sarıkaya'ın masasına yaklaştık. Saqif Bey'in agabey çay söylüyorum teklifine, Naringül Hanım olur ama bizler çaydan hemen sonra kalkmalıyız, malûm sabaha hazırlık gerek.

Savaş Bey, arkadaşlar hoş geldiniz.

Gününüz iyi geçmiştir inşallah, biz de Saqif Beyle çok kaliteli vakit geçiriyoruz, Oysa ne çok ortak yanımız varmış da birbirimizden haberimiz yokmuş.

Lütfen ayakta kalmayın.

Narıngul Hanım, çok teşekkür ederiz.

Saqif Bey, arkadaşlar bilir misiniz?  Savaş Bey, Atatürk ile hemşehri imiş, yani Atatürk de Aydın'ın Yörüklerindenmiş. Savaş Bey anlattı. Biz de tam Atatürk'ten bahsediyorduk, isterseniz siz de dinleyebilirsiniz çok değerli bilgiler paylaşıyoruz.

Otelin görevlisi yanımıza yaklaşarak.

Abi çay içer misiniz?

Çay içerseniz buyurun alabilirsiniz.

Farklı bir şeyler içerseniz de getirebilirim.

-Gerek yok kardeşim çay içeceğiz, benim ki şekersiz olsun lütfen.

Çaylarımızı alıp masaya dâhil olduğumuzda, Aysel Fikret hanım, sahi çok merak ettim. İlk kez duyuyorum Atatürk Selanikli değil mi yani?

Evet, Selanikli ama aile büyükleri yıllar önce Aydın'dan taşınmış bu konu ile ilgili, Etem Oruç diyor ki;  Söke, Yavuzköy ve Karacasu yörelerinde derlemeler yaparken, Mustafa Kemal Atatürk’ün soyundan olduklarını söyleyen yaşlılarla karşılaştım. Sağlam kanıtlara ulaşamadığım için bu söylenti, içimde “Acabalarla dolu” soru işareti olarak kaldı. Aydınoğuları’nın kurucusu Aydın Bey’in mezarını araştırmaya gittiğim 1994’lü yıllarda Karacasu, Boyasın, Kepre, Karapınar, Uzgur ve Yazırlı‘da Atatürk'ün soyundan geldiğini iddia eden insanlarla karşılaştım. Bu yörük boyunun yerleşe yerleşe bir kısmı Menderes‘in kuzeyine Yavuz Köyüne, bir kısmı da güneyden Söke’ye değin yerleştiği. Söke‘den de Selanik’e gönderildiği söylenir.

Yavuzköy’de Atatürk Parkı var. Yavuzköylü Alim Ozan Öğretmen de soyunun Atatürk’ün soyundan geldiğini söylüyor. Alim Öğretmen, Kızılçullu Köy Enstitüsü’nü bitirmiş. Eşiyle beraber otuz iki yıl bu köyde öğretmenlik yaptıktan sonra on sekiz yıl da muhtarlık yapmış. Köyün tarihçesini çok iyi bilen çalışkan bir öğretmendi. Yavuzköy’deki kırmızı tuğladan yapılmış kubbeli camiyi de “Kızıl Hafızlar” yani Atatürk’ün soyundan kişilerin yaptırdığını söylüyor. Bunu tarihsel verilerle de kanıtlıyordu.

Yıllarca içimde taşıdığım soruların yanıtını, Atatürk’ün soy ağacında, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanımın yazdığı, “Ağabeyim Mustafa Kemal”,1952 basımı adlı kitapta ve Kuşadalı Mahmut Esat Bozkurt’un “Atatürk İhtilali” adlı yapıtında buldum.

Mustafa Kemal Atatürk’ün babası, Ali Rıza Efendi 1841 yılında Selanik’te doğar. Ali Rıza Efendi‘nin babası Aydın yöresinde “Kızıl Hafız “ lakabıyla anılan, Ahmet Efendi’nin oğludur. Fatih Döneminde (1466) Balkanlara yerleştirilen, Aydınlı Türkmen Yörüklerindendir. Aydın’da, Menderes bulvarının doğusunda, kırmızı tuğlalarla yapılmış, üzeri de kırmızı kiremitlerle örtülmüş bir cami vardır. Farklı bir mimarisi olan bu caminin “Kızıl Hafız” soyundan gelen kişilerce yaptırıldığı söylenmektedir. Selanik’te de Aydınlılar lakabıyla anılırlarmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün ana soyu da Konya- Karaman’a dayanır. Karamanoğlu Beyliği, diline, gelenek ve göreneklerine bağlı, dik başlı bir Türkmen boyudur. Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçe’nin ilk kez resmi dil olarak kullanılmasını zorunlu tutan önderdir. Fatih Sultan Mehmet, 1466 yıllarında, kimliğini yitirmeyen bu Türkmen, Yörük boyunu Rumeli’ye yerleştirir. Orada da “Konyalılar” lakabıyla anılırlar. Zübeyde Hanımın babası Seyfullah Ağa, Selanik yakınlarındaki Lankara’ya yerleştirilir.

Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım (1885 -1956) anılarında şöyle anlatır. ”Annemden sık sık, Bizim soyumuz Yörük’tür. Buralara Konya- Karaman yöresinden gelip yerleşmişiz,” der, Yörük olmakla gurur duyardı. Bir gün ağabeyim Kemal’e; “Yörük nedir” diye sordum. “Yürüyen Türk’üz. Yörük ile Türkmen eş anlamlı, kardeş çocukları gibidir. Türkler Anadolu’ya da yürüyerek gelip yerleşti. Biz de Anadolu’dan Rumeli’ye getirilip yerleştirilen Yörüklerdeniz,” dedi. (Ağabeyim Mustafa Kemal.1952- Makbule Atadan) Belgelerin de belirttiği gibi Atatürk’ümüzün baba soyu Aydın’a, ana soyu da Konya- Karaman’a dayanıyor. Ali Rıza Efendi, Selanik’te kâtiplik ve gümrük memurluğu yapar. Bu sırada Hacı Sofi ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızı Zübeyde Hanımla evlenir. Zübeyde Hanım’dan beş çocuğu olur. Naciye, Ömer ve Fatma fazla yaşamaz, ölürler. Mustafa ve Makbule yaşamlarını sürdürürken 1888 yılında babaları Ali Rıza Efendi ölünce öksüz kalırlar. Aydın ve Konya- Karaman kökenli iki Yörük ve Müslüman anne babadan dünyaya gelen Mustafa Kemal, annesinin ve dayısının desteğiyle eğitim ve öğretimini sürdürür. Mustafa Kemal, çalışkan bir öğrencidir. Subay olur. Suriye cephesinde, Trablusgarp’ta, Balkanlar’da, Çanakkale’de Yurdunun bütünlüğü için, Türklük için savaşır. Bağnaz düşüncelerle, bilinçsiz yöneticilerle, iç ve dış düşmanların uğraşlarıyla iyice zayıflayan Koskoca Osmanlı Devleti’ni Çanakkale Savaşı’nı kazanmasına karşın kurtaramaz. Anadolu’da yeni baştan tüm yurtseverlerle Kurtuluş Savaşı verir… Kurtuluş Savaşı’nın en önemli cephelerinden biri de Aydın’dır. Mustafa Kemal düzenli orduyu kurarken gözü, kulağı batı cephesindedir. Büyük uğraşlar sonunda yepyeni, Türkiye Cumhuriyetini kurar. Bazen en yakınındaki arkadaşları bile O’nun yapmak istediği çağdaş işleri anlayamazlar. Onların zekâları Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirmek istediklerini anlamaya yetmez. Ölümünden sonra, “Biz O’nu çok geç anladık,” diyen dostları vardır. Kimileri anlayamadı, kimileri çok iyi anladı ama çıkarlarına uygun gelmediği için bilerek yalan söyleyip O’nu karalamaya kalktılar. Belki de tüm dünya çok iyi anladı da biz yeterince anlayamadık. O, Türklerin kahraman önderi büyük insan, övünmeyi hiç sevmezdi. Övüldüğünde, “Benim yaşantımdaki tek övüncüm, Türklüğümdür. Doğuşumdaki tek üstünlük, Türk olarak dünyaya gelmemdir,” derdi. O, Türklerin kimliğini yeniden kazandıran, Türklerin en büyüğü Atatürk’tür… “Bugün güneşin doğuşunu nasıl görüyorsam, yakın gelecekte tüm mazlum ulusların bir bir kurtuluşunu öyle görüyorum,” diyen ulusal olduğu kadar da evrensel bir önderdir.

On Kasım 1938’de O’nu yitirdiğimiz gün, başbakan Celal Bayar’ın söylediği sözler, söylenenlerin içinde belki de en anlamlısıydı. Şöyle diyordu; “Atatürk’ü sevmek milli bir ibadettir.” Bence Atatürk’ümüzün nereli olduğu o denli önemli değil. O’nu doğru anlayan, yaptıklarını koruyup geliştiren, yücelten her yurtsever, “Ne mutlu Türküm” diyene, özdeyişini yürekten söyleyebilen herkes Atatürk’ün en yakınıdır… Ölümünden kısa bir süre önce Bursa’daki bir açılışta, hasta hasta sarı zeybek oynaması onun genlerinde taşıdığı, onurlu, dik duruşlu efe kanının bir yansımasıdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında da en büyük desteği Aydın efelerinden görmüştür.

Yattığın yer ışıkla dolsun yurtseverliğin, özgürlüğün simgesi büyük Atatürk.

Yine başka bir araştırma örneği de Şecattin Zenginoğlu tarafından hazırlanmış.

Dr. Muharrem Bayar / Karakeçili Yörük Aşireti'nin Eskişehir'e İskanı, adlı kitabında yer alan;

Diyarbakırlı, Trakyalı, Erzurumlu, Vanlı, İstanbullu, Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bu damarlar birbirini tanısın. Bu dediğim şey olduğu zaman başka bir alem görülecek ve alem dünyaya hayret verecektir."

Mustafa Kemal ATATÜRK (1932)

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Soy Şeceresi

Sultan Murat Hüdavendigar zamanında başlamak üzere, bütün Türk Devletleri padişahlık dönemlerinde Rumeli'yi, Balkanlar'ı ve Avrupa’yı Türkleştirmek için, soyunda ve sopunda hiçbir karışım ve bozukluk olmayan Türk ailelerinden oluşan özel göçleri buralara göndermiştir.

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü arşivlerinde bulunan, 950 tarih ve 82 numaralı İl Yazıcı Defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı İl Yazıcı defterinde Anadolu'dan Rumeli'ye geçen Türk Boy ve Ailelerinin isimleri açıkca yazılı bulunmaktadır. Bunların Müslüman Oğuz Türk'ü, Yörük Türkmen Boylarından oluşan aileler olduğu kayıtlarda belirtilmektedir.

İşte bu kayıtlarda Ulu Önder Atatürk'ün atalarının, Anadolu'nun, Konya ve Aydın yöresinden geldiği yazılmaktadır.

Atatürk'ün dedeleri Anadolu'dan Rumeli'ye gidip, Yunanistan'da Manastır Vilayetinin Derbei Bala Sancağına bağlı bulunan Kocacık Nahiyesine yerleşmişlerdir. Atatürk Kocacık Nahiyesine yerleşen ailelerden olan Hafız Ahmet Efendi'nin torunudur. Hafız Ahmet Efendinin saçları kırmızı olduğu için adına "Kırmızı Hafız Efendi" derlerdi. Ulu Önder Atatürk'ün dedesi Kırmızı Hafız Efendi Kocacık Nahiyesinin Çınarlı Mahallesinde ilkokul öğretmenliği yapmakta idi.

Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi de bu Kocacık Nahiyesinde dünyaya geldi. Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendiye Alüş Efendi derlerdi. Kocacık Nahiyesi tamamen Türk'tür. Burada yerleşenlerin çoğu Aydın ve Konya yöresinden gelen Türklerdir. Hatta bu aileler Yörük Türkmenleridir. Bu Yörük Türkmenlerinin Tanrıdağ ve Karagöz olduğu, yukarıda adı geçen İl yazıcı defterinde kayıtlı bulunmaktadır. Keza yine bu belgelerde Aktan ve Naldöken Yörüklerinin de buralarda bulunduğu yazılmaktadır.

Fetihnamelerde buralardaki Konya Türklerine Hudut Gazileri unvanının verildiği yazılmaktadır. Bu Türklere Miri Yörükan Türkmenler de denilmekteydi.

Atatürk öz be öz Türk olup, Konya ve Aydın yörelerinden gitme çok asil bir ailenin evladıdır. Annesi Zübeyde Hanımefendi'nin babası Aydın'dan Selanik'e gitme Sofuzade Feyzullah Efendidir. Diğer bir deyimle Zübeyde Hanımefendinin babası Aydınlı'dır. Bilgileri günümüze de ışık tutması açısından çok önemli bilgilerdir... Diye konuyu izah ederken, hemencecik bir çay içip kalacağız diyen dostlar saati 02.00 ye taşımıştı bile...

Aysel Xanlarqizi Safari Hanım, abi sohbet çok hoş ve kıymetli ama yarına hazırlık yapmalıyız bize müsaade lütfen diyerek müsaade istedi.

Giderlerken Narıngul Hanım, Cahit Bey, bence siz de uyumalısınız. Siz hiç uymaz mısınız? Siz nerden bulursunuz bu enerjiyi?

-Önemli değil Narıngul Hanım, yarından sonra uyumak için çok vaktimiz olacak, ben zaten uyumayı sevmem, onun da benden hoşlandığı pek söylenemez. Hadi siz çıkınız odalarınıza. Sabah görüşürüz...

(Devam edecek)

Cahit Günay Şair-Yazar & Gönül Elçisi



Bu yazı 2868 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI