ELBİSTAN OZANLAR OCAĞI BAŞKANI FUAT BOSTANCI
Türkler, tarih boyunca yasları sevinçleri dahil birçok gelenek ve göreneklerini kopuzlarının tellerinde çağlardan çağlara aktarmayı başarmışken, bu geleneğin Hâlâ yaşayan Türk boylarında yaygın olması, Türkün dünya milletlerinin, sinelerine ektiği tomurcuk fidelerinin her daim sulandığı ve dünyayı saran bir gül kokusu varsa, bu bir ozanın gönül harmanının telle de savuruşudur.
Mesela Mahsuni Şerifte dizeler
İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım
Önümüze Dağlar Sıralansa Da
Sermayem Derdimdir Servetim Ahım
Karardıkça Bahtım Karalansa Da
Hayli Dolaşayım Yüce Dağlarda
Dost Beni Bıraktı Ah ile Zarda
Ötmek İstiyorum Viran Bağlarda
Ayağıma Cennet Kiralansa Da
Bağladım Canımı Zülfün Teline
Sen Beni Bıraktın Elin Diline
Güldün Mahzuni’nin Berbat Haline
Mervanın Elinde Parelense de
Ye dönüşse de,
Bazan da Sıtkı Eminoğlu’nda
Tabip neşter vurma gönül yarama,
Kapat üzerini; sar, gizli kalsın,
Zahmet edip boşa ilaç arama,
Fark eden olmasın, dur gizli kalsın.
Yaradanım hoş yaratmış cismini,
Gönlümün köşküne astım resmini,
Sayıkladım durdum yârin ismini,
Allah'ın seversen, sil gizli kalsın
Sevdiğimi söyle, durma koş götür,
Mektup yazamadım, zarfı boş götür,
Gözlerimden birkaç damla yaş götür,
Götür sevdiğime ver gizli kalsın.
Sevdasını çektim çile demedim,
Bülbüle demedim, güle demedim,
Kalbimde sakladım, ele demedim,
Bırak gönlümdeki yar gizli kalsın.
Eminoğlu sevda yaşattım serde,
Can dayanmaz aşk denilen bu derde,
Senden sorarsa "Mezarı nerde?"
Onu da söyleme, yer gizli kalsın.
Dizileri ile yürekleri sarmalar
Bugün ise şairler ozanlar diyarı diye anılan Elbistan’ımızda bu geleneği devam ettiren onlarcasından biride 1965 yılında Elbistan’ın, Taşburun (Ketizmen) köyünde dünyaya gelen, son zamanlarda yaptığı birçok etkinliklerle adını Elbistan ozanlar ocağı başkanı olarak duyduğumuz, yazdıkları şiirler gazete dergi ve TV sunumları ile sevenlerine ulaşan evli üç çocuk babası Ozanımız Fuat Bostancı
Fuat Bostancıya göre...
DUY KARA GÖZLÜM
Kara göz dediğin, çok insanda var
Seninki bir başka, ey kara gözlüm
Bilmem kim kavrulur, kimleri yakar
Kadehsiz bir aşka, mey kara gözlüm
Bakışında edep, duruşunda ar
Süzülüşü bile, yâr bakışlım yâr
Peşinden gidilir, hep diyar diyar
Gönlündeki köşke, koy kara gözlüm
Hilâli görürüm, gözüne baksam
Dünyamı ışıtır, yüzüne baksam
Özüm kavruluyor, özüne baksam
Sende ölsem keşke, oy kara gözlüm
Konamadım senden, başka bir dala
Yüzümü sürerim, geçtiğin yola
Öfkeli sözlerin, benziyor bala
Sevmesen de meşke, say kara gözlüm
Kardelenden keskin, eğik sümbülden
Şiir türkü olur, düşmez hiç dilden
Kokusu gitmiyor, dokunan elden
Yanında gül solar, vay kara gözlüm
Ozan Fuat yazar, arif sayılmaz
Sevda olmaz gönül, zarif sayılmaz
Ne kadar övsem de tarif sayılmaz
Sensizlik ölümdür, duy kara gözlüm
BİZİM YUNUS
(Yunus Emre)
Yunus nâr-ı aşktır, ışığı Emre
Gönüllerde demdir, dördüncü cemre
Hüdâ’nın vuslatın, sığdırır ömre
Hakk’ın sevgisini, kullarda arar
Aşk içre bir ömür, yakar da yürek
Allah’ından başka, ona ne gerek
Bazen yorgun, bitkin, yol yürüyerek
Mâşuka hasreti, yollarda arar
Girer gönüllere, makamı yüce
Doğruluk üzere, ulaşır güce
Eyler doğrulukta, gündüzü gece
Bülbül olur yâri, dallarda arar
Ahilikte çizer, gönül yolunu
Sever Yaratanla, cümle kulunu
Damar damar açıp, gönül kolunu
Gülendam sevdayı, kollarda arar
Bazen bülbüllere, narin gül olur
Kalplerden kalplere, giden yol olur
Garip gurabaya, uzar kol olur
Acıyı, tatlıyı, çullarda arar
Nice şiirleri, getirir dile
Bülbül feryadını, yetirir güle
Feryat, figanlarla, geçirir çile
Nameleri şiir, dillerde arar
Aşkının sırrına, olunmaz mazhar
Sinesinde yangın, gönüllerde har
Yâr çağrısın duysun, yaz olur bahar
Yârin haberini, yellerde arar
Kavli âşikarca, haktır diyenin
Name name özle, haktır diyenin
Görmese de gözü, haktır diyenin
Bülbülü figanla, güllerde arar
Söyler Bizim Yunus, lisana dersi
Maruftan sapmadan, insana dersi
Ey gönlüm sevdadan, alsana dersi
Âşık Yunus aşkı, çöllerde arar
BİLESİN OĞUL
Askerlik şereftir, nebi ocağı
Bozulma erkişi, kalasın oğul
Düşürme yerlere, dik tut sancağı
Gölgesinde huzur, bulasın oğul
Karavana derler, ordu yemeği
Vatan bayrak için, ver hep emeği
Hainler inine sokup çomağı
Düşmana korkular, salasın oğul
Gururla giydiğin yeşil elbise
Umut olsun her bir, çığlığa sese
Bir düşkün çağırsa, yetişin dese
Gönül kapısını çalasın oğul
Baban kardeşlerin geçti bu yoldan
Ayrılsa da birdir gövdeler daldan
Görev hizmet aşkı, tatlıdır baldan
Sana düşen payı, alasın oğul
Emin elde devlet, ezanlar susmaz
Düşman oyununu, bozanlar susmaz
Orduyla tarihler, yazanlar susmaz
Şerefle şanlarla, dolasın oğul
Deli taylar gibi, hızlıdır kanın
Her şeyden üstün kıl, aziz vatanın
Rabbime emanet, eyledim canın
Sağ gidip selamet, gelesin oğul
Fuat'ım gururla, coştum çağladım
Umutlar üstüne umut bağladım
Baba yüreğidir, sessiz ağladım
Dualarım senle, bilesin oğul
İZANIMIZ TÜRK BİZİM
Tarihimiz kadimdir, çağlar aştık sıralı
Destanımız töreli, ozanımız Türk bizim
Kitabemiz Orhun'da, sert taşlara oyulu
Sert taşlara nakışlı, yazanımız Türk bizim
Mimarıdır Alparslan, cennet Anadolu'nun
İstiklâlle başlayan, istikbâlin yolunun
Bedeninden kök atıp, uzayan her kolunun
Kurduğu her düzende, mizanımız Türk bizim
Dilde destan heybettir, Osmanlı'nın boyları
Oğuz Ata, Ertuğrul, adaletin soyları
Hürriyetle bezenir, Kara Osman toyları
Gökten hilâl bakışlı, kızanımız Türk bizim
Çanakkale, Sakarya, Kurtuluş savaşımız
Kanlar ile sulandı, toprağımız, taşımız
Bayrağımız göklerde, eğilmedi başımız
Yedi düvel bir olsa, izanımız Türk bizim
Sonsuz bizde kahraman, bitmez Seyit Onbaşı
Vatan densin yeter ki, tutar kopartır taşı
Tek başına ordudur, yener yaman savaşı
Düşman gider yüz üstü, kozanımız Türk bizim
Hakikati yol edip, hakkı kalbe bürüyen
Öze vurup gönlünü, Bismillah la yürüyen
Doğup kendi külünden, vatan diye eriyen
Yarınlara akışlı, düzenimiz Türk bizim
Pencereler açılır, Gaziantep, Maraş'ta
Dumlupınar, Sakarya, Kars'ta, Sarıkamış’ta
Tüm vatanda şahit gök, bütün şehitler arşta
Oyununu Salibin, bozanımız Türk bizim
Her fethimiz adalet, hoşgörüdür cihana
Aşikârdır cengimiz, gerek yoktur nihana
Çağlar açtık Fatih’le, çağ kapadık duy ana
Doru atlar koşarken, tozanımız Türk bizim
Şehadetin şerbetin, içe içe yaşayan
Ay yıldızı sînede, namus diye taşıyan
Hürriyetle dört mevsim, yedi bölge aşiyan
Kanlar ile harita, çizenimiz Türk bizim
Nida Allah’u Ekber, aşinayız ölüme
Ne zalimden kaçarız, baş eğmeyiz zulüme
Semalarda yükselen, çağrı kutsal kelime
Yürekleri yakışlı, ezanımız Türk bizim
Gazilerin gazisi, atam Mustafa Kemâl
Cephelerde savaştı, yurduna oldu hamal
İstiklâlin aynası, güzel yüzde pak cemal
Kurtuluşta kaynayan, kazanımız Türk bizim
Yaşayacak ebedî, en son kale özgürce
Erenleri, Alpleri, verecekler ses gürce
Ataların yolundan, gidecekler hep erce
At üstünde üç kıta, gezenimiz Türk bizim
SULTANIM
Sen gidersen mevsim sene değişir
Ey olmaz yaralar sine değişir
Zannetme düzelir yine değişir
Beni dertten derde atma sultanım
Nefesindir bana hayat ilacım
Belli etmesem de sana muhtacım
Her halinle güzel başıma tacım
Bir derdime bin dert katma sultanım
Gün oldu beraber ağladık güldük
Kuru ekmek soğan yarıya böldük
Mihir belirlendi bir karar aldık
Bensiz kara yere yatma sultanım
Sendeki güzellik edep namus ar
Üç evlada ana bana oldun yar
Bırakmazsın beni senin sözün var
Feleğin sözünü tutma sultanım
Bunu sana yazdım kahır eyleme
Şu fani dünyamı zehir eyleme
Kurur gözüm yaşı nehir eyleme
Her dem gül kaşını çatma sultanım
Beni bırakmazsın iyi bilirim
Sen gidersen inan bende gelirim
Fuat'ım der yaşar iken ölürüm
Seviyorsan beni satma sultanım
Dizeleri ile şimdiden gelecek nesillere örnek olacak ak saçlılarından biri olarak zihinlere kazanmaya başladı
Rabbim ses telinizi gönül pınarınızı hiç susturamasın ozanım.
Cahit GÜNAY (Şair-Yazar & Gönül Elçisi)