Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
5. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI ŞİİR VE MÜZİK FESTİVALİNDEN (Kendime Notlar 14)
Tarih: 31-01-2020 22:38:00 Güncelleme: 31-01-2020 22:38:00


Herkesle birlikte otobüsün kendimize ayrılan koltuklarında bir birbirimizle konuşarak,  otobüsün camından yeşilin her tonu ile süslediği dağları izleye izleye  Karaisalı kanyonuna gidiyorduk..

Tasarımlarını kendisinin yaptığı yöresel giysileriyle dikkat çeken Tanrı dağlarının, Altın kalem ödüllü

Manas'la aynı yer olan Talas'ta dünyaya gelen, "Cemile, Gün olur Asra Bedel, Beyaz Gemi Alyazmalım" gibi onlarca eseri dünya edebiyatına kazandıran Cengiz Aymatov ve Kutatgu Bilidig'in yazarı Husuf Has Hacib'in ülkesi Kırgızistan'ın, yüzlerce öğretilerde imzası olan, manascı kızı Ömür Begalı hanım, otobüste yine transa geçmiş, koltukların arasında gezerek Kırgız Türkçesi ile şiirler okuyordu. İzleyenlerin unutmasının mümkün olmadığı 2018 festivalin deki kadife sesi ile bazen gülen, bazen üzülen, bazen deniz gibi kükreyen, bazen de sessiz durgun bir göl gibi miskinleşen sahne performansı ile başta sunucumuz Nevra Çağlayan hanımefendi olmak üzere, herkesi büyüleyen Bigalı hanımın o anları aklıma geliyor...

Biraz tebessüm düşüyor yüzüme. Oturduğumuz koltuğa yaklaşıp yanıma geldi, gözlerime baka baka bir şeyler okuyor, sonra okuduklarını yüzüme üflüyordu. Şiirini bitirip kafası ile selamlayıp yanımdan ayrılırken çok etkilenmiş, hayretler içerisinde Süleyman Abdulla'ya dönerek: "Ağabey anlıyor musun, anladın mı? Ne diyor?" diye sorduğumda:

"Abi ben de Kırgız Türkçesi'ni fazla anlamam ama anladığım kadarı ile senin iyi bir Türk, iyi bir dost olduğunu, seni tanımanın mutluluğunu herkesle paylaşmak istediğini, şiirsel bir dille anlatıp Tanrı'dan seni kaybetmemeyi dileyerek, okuduklarını yüzüne üfürüp ayrıldı" dedi. Çok mutlu olmuştum.

Tabi bir Kırgız Türk'ünden bahsederken "Bir obada birlik yok ise, o oba halkı köle olmaya mahkûmdur" diyen Manas destanından da bahsetmenin uygun olacağını düşünüyorum. Türk mitolojisinden ve bozkır kültüründen derin izler taşımakla birlikte Yaratılış ve Türeyiş, Göç, Ergenekon, Şu, Oğuz Kağan gibi diğer Türk destanlarından bağımsız olarak Kırgız Türklerinin destanı olma özelliğinin yanında bir milyon beyite varan hacmi ile de dünyanın en büyük destanı olma özelliğini taşıyan Manas destanı;

Kırgız kahramanı Manas'ın doğumu, beşikte iken konuşmaya başlaması "Dört ulu peygamber" tarafından Manas isminin verilmesi, büyümesi, ilahi bir güç tarafından korunması, hatta üç defa ayrı zamanlarda ölmesindeki Kırgız Türkleri için anlamı, Kırgızların ortak bir bayrak altında toplanmasındaki başarısını ve geri dönmemek adına ruhunun son kez uçmağa varması ile de

Kırgızlar arasındaki iç çekişmeler ve iktidar mücadelesi ile birlikte milletin zor anlarının yeniden başlamasının neden ve sonuçlarının da anlatıldığı bu büyük destan sadece Kırgız Türkeri’nin değil dünya Türklüğünün bir yol haritası gibidir.

Ayrıca destanın bütününü ve bazı kısımlarını ezber olarak kopuz çalıp türküler söyleyerek anlatan, el kol ve baş hareketleriyle de destan kahramanlarının konuşmalarını yer ve olaya uygun biçimde ses tonlarıyla canlandıran, ozanlara da Manasçı denir...

Sekiz yılda tamamlanıp, Uluslararası Sivil inisiyatif gazetesinde yayınlanmış olan, her okuduğumda beni ayrı ayrı hayal ve umutlara taşıyan müthiş bir şiirdir..

 

"Bir kırgız gülüne şiir

 

Ey Asya bakışlı kız,

Ey Kutlu Kırgız atır toosunda açan gül…

Hangi çağlardan çıkıp geldin sen, söyle…

Bir Hun ulamışıdır bakışların senin

 

“Yaratılsın yer”

“Yaratılsın gök” buyruğu verende Ülgen Tanrı

Bahadırlara

Ve akıncı yolu gözleyen anaların adaklı bakışlarına

Ve kamların dokuz kat göğe çıkan kutlu dileklerine

Yer üstüne, gök üstüne, su üstüne yemin etmiş âşıklara yol gösteren

Ötüken göğünün Çolpan Yıldızıdır gözlerin

 

Bir ince hüzün oynaşıyor bakışlarında

Hangi koyağın maralından miras gözlerin?

 

Issık Göl suyunda mı yeşerttin gülüşlerini sen?

Gülüşün çiçeğe durmasıdır Sarı Çelek Yaylası’nın

Gülüşün ay doğmasıdır Asya gecelerine

Sen gülünce bir deli tay şaha kalkıyor içimde Heeeyyy Kırgız Gülü…

Gülüşün ve tay kişnemesi,

Ve uzanışım bir Ergenekon çağına…

Kırgız nakışlı bir boz üy

Elinde ekmek ve tuz ve kımız bir Şaman kadın yürekler sırdaşı

Ekmek hakkına,

Tuz hakkına

Ve içtiğim kısrak sütü hakkına

Kızuulanır başım Kırgız gülüşünle…

Çağlar serpilir içime avuç avuç

Gülüşün, Ergenekon tutsağı eder beni Kırgız Gülü…

 

Uzat saçlarını tutunayım

Çıkar beni bu Ergenekon’dan

Çıkar beni heeeyy Kırgız Gülü…

 

Telli turnalar sökün eder Sibir elinden tan vakti

Bir ağıt kopar bakışlarından kirpiklerine kadar

Kamlançu yurdunda Dokuz Oğuz

Dokuz Oğuz yurdunda Kut Dağı

Yarılır dokuz yerinden Göktanrı süyüncü Gök Kız töresi

Bir velvele tutar dağı taşı

Toplanır ev bark, toplanır bala çağa

Yüreklerde arta kalanların sızısı

Başlar yeni bir gurbet seferi

Yola düşer acılı kervanlar

Başlar bir göç asırlarca bitmeyen

Bazen Manas olurum, bazen Dedem Korkut

Destanlara sığınırım

Altta yer yarılır, üstte gök çöker

Ya ölürüm, ya tutsak olurum eloğluna

İhanete can veririm, vebalim yok

 

Horasan çinilerinde Buhara’nın gözyaşı

Meçhul şehirlerin küflü zindan duvarlarında

Mir Seyit’in, Mağcan’ın, Olonko’nun

Ve Kazan sokaklarında Kul Şerif’in kanı sızmakta

Bir çelik mavisi hançer ağzı yalazlanmakta Osman Batur’un boğazında

Kurur Ceyhun’un damarları, Aral Azrail’e teslim

Ürkünlerde düşerim, uğruna can verdiğim toprağa

 

Nerede Cengiz yasası, nerede orduları Timur’un

Kandahar ve Pamir ve Babür’ü emziren dağlarda

Ölüm kol geziyor

Slavlı namlu uçlarında can veriyor Hazaralı çocuklar

Atlantikli tanklar Mezar-ı Şerif’te mezarları eziyor

Kaderin Asya’nın kaderi

Kederin Asya’nın kederidir Kırgız Gülü…

 

Hükmüm geçmez oldu bu yerlerde

El hükmüne boyun büktüm.

Oğullarım köle

Kızlarım cariye

Elim yurdum tutsak oldu

Bey bildim güvendim,

Han bildim buyruk aldım

Kimi Mankurt çıktı, kimi Köskaman

 

Ne sevdalar, ne ayrılıklar gördüm ben

Kaç kırgının kılıç yarası var tenimde

Hangi bahadırın kargısıdır kirpiklerin?

 

Bir gün gideceğim buralardan

Yine kar yağacak Ala Toolar başına

Yine boz bulanık akacak coşkun Alarça suyu

Balasagun’da balballar sonsuzluğu soluyacak ağır ağır

Irlar koşulacak surnay ağıtlarına, kopuz tellerine

Gülüşün kalacak aklımda

Ve sesin

Ve bir de

Bakışların çağlar ötesinden…

 

Bir yanda sen, bir yanda özlemim bu yurtlara

Çifte sancıyacak yüreğim eeeyy Kırgız Gülü

Ve ben yine uzak iklim türküleri söyleyeceğim menzilsiz yollarda

Dudağımda çağlar aşıp gelen Hun türküleri"

Cahit GÜNAY Şair-Yazar & Gönül Elçisi



Bu yazı 3738 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI