FERDİ TAYFUR'UN ARDINDAN 40 GÜNLÜK YAS İLAN ETTİ
Hayranlığın Bu Kadarı N Duyuldu Ne Görüldü!..
Gidişi ile sanki bir dönemin gençliğini de yanında götüren arabesk dünyasının sevilen ismi Ferdi Tayfur'un ardından sevenleri gözyaşlarına boğulurken bunlardan "Geçmişimin bütün karanlık kısımlarını onun şarkıları ile aydınlattım" diyen “Sesime Ses Ver Dünya Bırakın Kızlar Okusun Derneği” Genel Başkanı, Kültür Bakanlığı Halk Şairi Safiye Samyeli de bu gidişin ardından kırk günlük yas ilan etti.
Hayatının tam kırk yılını Ferdi Tayfur'a olan büyük hayranlığı ile geçirip onun şarkılarından beslendiğini söyleyen Samyeli bu kırk yılın anısına Ferdi'sinin ardından kırk gün boyunca Ferdi Tayfur için her gün için bir şiir yazmaya karar verdi. Samyeli'nin Ferdi Tayfur'a olan sevgisine göstermiş olduğu vefa örneğine kayıtsız kalamayan Türkiye'nin genç Ressamlarından Eda Özsoy da "Bu zamanda böyle sevgiyi böyle bir fedakârlığı görmek çok zor ne yazık ki. Sevgine ve acına saygı duyuyorum, bende varım abla, yazacak olduğun her şiirine bir resimde benden" Dediğin de iki sanat yürekli insan kafa kafaya vererek resimler çizmeye, şiirler yazmaya başladılar ve bu süreç tam kırk gün devam edecek...
Kırk günün sonunda yazılan şiirleri ve çizilen resimleri bir kitapta toplayarak en kısa sürede yayınlayacağını ve Ferdi Tayfur anısına bir vefa gecesi düzenleyeceğini belirten Samyeli bu kitabın tüm gelirini de eğitim hayatına devam eden, ihtiyaç sahibi öğrencilere bağışlayacağını beyan etti.
Bu konu ile alakalı düşüncelerini sorduğumuz Samyeli....
"Ben henüz on üç yaşında iken tanımıştım Ferdi Tayfur'u. On dört yaşıma geldiğimde hiç farkına varmadan tam bir Ferdi Kolik olmuştum. Şuan elli üç yaşındayım. Onu ilk tanıdığım günden bu yana tam kırk yıl geçti ve kırk yıl boyunca Ferdi Tayfur beni hiç yalnız bırakmadı. Ne zaman canım sıkılsa gözyaşı ile yastığıma baş koysam o gece mutlaka rüyalarıma gelir, Akdeniz sahili olduğunu düşündüğüm bir sahil kenarında üzerinde siyah pantolon, beyaz gömlek, siyah ayakkabı, beyaz çorap, siyah papyonu ile karşımda dururdu. Sahil kenarında ki kocaman bir taşın üzerine sağ ayağını koyar sanki" Üzülme Safiye kimse yoksa ben varım" Dercesine sabaha kadar şarkılar olurdu bana. Ferdi Tayfur adeta yaşam kaynağım olmuştu tam kürk yıldır onun şarkılarında hayat buldum ben. Beni bilen herkes bilir ona hayranlığımı. Ferdi Tayfur uğrunda ne camlar, ne kumandalar kırıldı benim evimde. Ben Türk Halk Müziği okuyorsan keyfim yerindedir. Türk Sanat Müziği okuyorsan canım sıkkındır. Şayet Ferdi Tayfur dan bir eser okuyorsam gerçekten bir sorun var demektir. Ben o anda ne konuşulanı duyar, nede cevap veririm. Adeta farklı bir âleme geçiş yapıyorum. Ferdi Tayfur'un vefatının ardından dört gün hasta yattım. Yüzlerce başsağlığı telefonu aldım. Ferdi Tayfur’un ölümünün ardından adeta güneşim söndü. O benim karanlık gecelerimin parlayan yıldızı, yalnızlığımın ortağı, dertlerimin dermanıydı.
“KEŞKE NASİP OLSAYDI!.”
Kız doğmanın suç olduğu yıllarda dünyaya geldiğim için çileli bir hayatım oldu. Ve önümüzde ki günlerde bu çileli hayatımın filmi çekilecek. Eğer kız doğdum diye eğitim hayatım elimden alındığı halde bunca şiir yazıp bunca kitap yazmışsam, bunca şiirim bestelenip albümlerde yer almışsa ve ben bunca ödüle layık görülmüşsem bunda Ferdi Tayfur'un katkısı çok fazladır çünkü ben Ferdi Tayfur’dan besleniyordum. Bu günkü Samyeli'nin buralara gelmesinde belki de en büyük pay Ferdi Tayfur'undur. Öyle ise bu kırk yıllık çileli hayatımın filminde bir sahnede olsa Ferdi Tayfur da olmalıydı. Söz konusu "Bırakın Kızlar Okusun" Projesi olunca seve seve yer alacağına inanıyor ve kendisine güveniyordum. Olmadı tıpkı Ferdi Tayfur'un da dediği gibi "hayallerim yarım kaldı" Çünkü Rabbim onu benden, onu bizden aldı. Üzgün hem de çok üzgünüm. Bu üzüntümü kendi içimde yaşamaya ve kürk gün yas tutmaya karar verdim. Her güne bir şiir yazarak kırk günün sonunda bu şiirleri bir kitapta toplayarak "Ferdi Tayfur'a Vefa Gecesi" Düzenlemeye karar verdiğim de " Yalnız değilsin Safiye Abla, bende varım" Diyen Ressam kardeşim sevgili Eda Özsoy Hanımın her yazdığım şiire bir resim çizecek olması beni hem gururlandırdı hem de onere etti. Sonuçta ortada bir ölü seksen beş milyon yaralı var. Herkesin acısı kendine. Bana göre en ağır yaralı olan benim. Benim kanayan yaramı gören, kararıma saygı duyup o eşsiz birbirinden güzel resimleri ile bana eşlik eden Ressam Eda Özsoy Kardeşime bir kez daha teşekkür ediyor o vefalı yüreğinden öpüyorum.
Ferdi Tayfur yalnızca benim değil, yurtiçi ve yurtdışında milyonlarca insanın gönlüne taht kurmuş efsane bir sanatçıdır. Şarkılarını dinleyen her insan mutlaka kendisinden bireyler bulur dizelerinin notalarının arasında. Tam dört kuşak insana hitap etmek, büyük küçük her insan tarafından sevilmek bu kadar yoğun bir cemaat ile defnedilmek her kula nasip olmaz. Keşke bizlerde böylesi bir sevgiye mazhar olabilsek. Ne yazık ki bu mümkün değil çünkü Ferdi Tayfur bir efsanedir ve bana göre bir Ferdi Tayfur daha gelmez bu dünyaya. Ruhu şad mekânı cennet olsun inşallah.
Dedikten sonra Türkiye'nin yaşının genç olmasına rağmen Fırçasının çok başarılı ressamlarından çevresinde kilerin Türkiye'nin ilk kadın ressamlarından Mihri Mişfik hanımının Mihrisi ile seslenilen Eda Hanım için bu projede aslında çok daha farklı bir anlam kazanıyor. Saygı duyduğu Safiye ablası, Sevdiği Ferdi babası ve gelirinin kız çocuklarının eğitimine bırakılması onun için çiziyor olduğu kırk resmin her birine ayrı ayrı farklı anlamlar yüklüyor.
"Her resimde kulaklarımda Ferdi Babadan bir tını hissediyor yeni bir hatıram aklıma geliyor..
Bu konuyu Safiye abla bana açtığında, çocuk denilen yaşta üniversite eğitimini almak için elinde valizi ile yollara düşen bir kız çocuğunun hayatı filim şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. O an çok duygulandım zaten ben her karanlık gecenin sabahı yeni bir umut doğurduğuna inanıyorum. Bu noktada umut olanların çorbasında tuz olmanın ne demek olduğunu yaşattığı çocukluk hayalim için fırçam bana bu konu ile alakalı yeni bir resim çizdirdikçe Allaha şükür Safiye ablaya teşekkür ediyorum"
"Kaç yıldır resim yapıyorsunuz, geçiminizi resimlerden mi sağlıyorsunuz? "Dediğimizde
"Yoo, tabi ki yaptığımız resimlerden parada kazanıyorum ama bu benim yaşam şeklim. Kendimi ifade alanım, sizler nasıl kendinizi şiirler yazarak mutlu ediyor kendinizi ifade ediyorsanız bende resim yaparak huzur bulup mutlu oluyorum."
"Düşünsenize yazılan şiirler romanlar kitaba dönüşürken o ruha uygun bir kapak, bu kapağa bir resim lazım. İşte tamda orda sanki kitabın açılışı da sizin resimleriniz ile açılıyor bu ayrı bir duygu. Resimler bence, anahtarı ressamında olan kapı gibidir veya oturdunuz bir mekânda sizden bir parça var resminizi görüyorsunuz bunun maddi bir bedeli yok"
Resim yaparken resimdeki zirveniz nedir?
"Ben çok hayalperest bir insanım ve bunu da resimlerim de yaşatmayı seviyorum. Beni herkes resimlerimle tanısınlar istiyorum. Bu benim içimde ki küçük kız çocuğunu da ele veriyor. Benim resimlerime bakanların bu resimde bir ruh var bu Eda Hanımın resimlerinde ki ruhuna benziyor denilmesi benim Nirvana’m veya başka bir deyişle Kızılelma’mdır."
Resimlerinizi genelde hangi saatlerde yapıyorsunuz?
Resim yapma işi bende, günün el ayak çekilişinde başlar, yani herkes uyuduğunda, ne bileyim bende gecenin ruhu bir başka değişik. Bu vesile ile bana her zaman yanımda olduklarını hissettiren Eşim Mustafa, kızım Zeynep Ada ve Ablam Ayşe hanıma teşekkürü bir borç biliyorum çünkü bana hep inanıp, hayatımı kolaylaştırdılar kendileri."
Bizlerde vermiş olduğunuz bilgiler için çok teşekkür ediyor çalışmalarınızı hayranlık ile izliyor ve bundan sonraki sanat hayatınızda başarılar diliyoruz Eda Hanım.
Cahit GÜNAY Şair – Yazar & Gönül Elçisi