Bugun...



“Kerbela 1339 Yılından Beri Kanayan Yara”

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Elbistan Şube Başkanı Cimikoğlu:

facebook-paylas
Güncelleme: 10-09-2019 23:04:11 Tarih: 10-09-2019 22:55

“Kerbela 1339 Yılından Beri Kanayan Yara”

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Elbistan Şube Başkanı Ali Rıza Cimikoğlu, Muharrem Ayında yaşanan en büyük olaylardan birinin Kerbela’da Hz. Hüseyin ve ehli beyt ailesi ve 73 yarenin katledilmesi olayına işaret etti. Başkan Cimikoğlu, “1339 yılından beri her yıl Kerbela vakası biz Alevi ve Bektaşiler tarafından anılmaktadır. Fakat Alevi ve Bektaşi toplumu Kerbela olayından bugüne kadar hak etmediği nice zülüm ve katliamlara maruz bırakılmıştır” dedi.

   Muharrem Ayı ve Kerbela olayını kapsamlı olarak değerlendiren Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Elbistan Şube Başkanı Cimikoğlu, Muharrem Ayı ve Karbela konularında bilgi ve şiir dizeleri ile şunları söyledi:

“Kerbela vakası Alevilere reva görülen, nice zülüm ve katliamların yanında sönük kalır. Alevilerin ibadet yeri olan Cemevini tanımama Aleviler için ayrı bir Kerbeladır. 1339 sene önce yaşanan Kerbela vakası tarihe bir katliam olarak kazınmıştır.

 

Kerbela’yı yalın ayak yürüdüm

Sana geldim can Hüseyin merhaba

Su içmedim yudum yudum kurudum

Sana geldim can Hüseyin merhaba

 

Ben düşmüşüm erenlerin derdine

Canım kurban Kerbela’nın merdine

Gözlerimle su getirdim yurduna

Sana geldim can Hüseyin merhaba

 

Ferman baba yalvarıyor Allah’a

Giden canlar geri gelmez bir daha

Ben bilirim suçun yoktu vallaha

Sana geldim can Hüseyin merhaba

 

   Orucun Arapçada kelime anlamı, ‘Savm ve siyam’ olarak geçer. Savm; hareketsiz kalmak, susmak anlamındadır. ‘ Ben, çok merhametli olan Allah’a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.’ (Meryem,26) Kur’an, savm kelimesinin, oruç tutmak ve susmak anlamında iki şekilde kullanıldığına işaret etmektedir. ‘Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin de üzerinize farz kılındı. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.’

(Bakara, 183) Ayetten de anlaşılacağı gibi Hz. Adem (as)’dan, Hz. Muhammed (sav)’e kadar tüm Peygamberler oruç ibadetini yerine getirmişlerdir. Öyleyse; oruç tutmak, insanlığın var olduğu ilk günden beri vardır. İlk insan olan Hz. Muhammed (sav)’e kadar Muharrem orucu tutulmuş ve insanlığa verilen ilahi emirlerde oruç telkin edilmiştir.

Bütün büyük dinlerde, belirli kutsal zamanlar sırasın da, ya da öncesinde veya özel nedenlerle oruç tutuluyordu. Bütün tarihi kaynaklar, oruç adetinin insanlığın eski bir geleneği olduğunda birleşmektedir.

Oruç, zahiri manada; Allah’a şükretmek nefsi aç bırakarak yoksul,yetim,çaresiz ve sağlığı kendisini geçindirmeye yetmeyen insanlarımızın çaresizliklerini ve sıkıntılarını hissedip merhamet duyguları geliştirmek ,bu çaresiz insanlara yardım elini uzatmaktır. Lakin günün belirli saatlari arasında herhangi bir şey yemeden ve içmeden sadece aç kalmak oruç tutmak olabilir mi? Sadece midenin aç kalması ile yapılacak bir ibadet nedenli doğru olabilir. Hz. Muhammed (sav) ;’’ Nice oruçlar vardır ki, oruçlardan onlara sadece bir açlık kalmıştır.’’ Diye buyurmaktadır. Öyleyse orucu orucu gerçek yani  özü itibariyle ele almamız doğru olacaktır.  Hakiki inananın orucu 365 gündür. Ok kişi yaşamı boyunca halk için çalışır, paylaşımcıdır, komşusu açken o tok gezmez. İnsanlar sefalette iken o saltanatta olmaz. O gerçek insandır ki sadece nefsini, yani midesini değil, bütün uzuvlarını harama bağlı tutar. Öz ile tutulacak bir oruçta; tüm beden ve ruh bir bütünlük arz eder. Kötü fiiliyatları düşünmeyerek zihin oruç tutar, harama bakmayarak göz orucu tutar, çirkin sözü duymayarak kulak orucu tutar, nefsi uyandıracak kokuları koklamayarak burun orucu tutar, kendisine ait olmayanı almayarak el orucu tutar, zinaya meyil etmeyerek herkesi bacı ve kardeş olarak gören bel oruç tutar, cümle yaratılana gönül gözüyle bakıp muhabbet besleyen vicdan oruç tutar, açın halinden bilip elindekine şükür etmek ve olanı aç ile paylaşmak için mide oruç tutar. İşte Hz. Adem’ den günümüze kadar peygamberlerin ve velilerin tuttukları ve bize öğüt verdikleri oruçta burdur. Kin, kibir, iftira, yalan, gıybet, riyakarlık, haramzadelik ve şehvet gibi olumsuz hal ve davranışları bulunan bir kişinin; özel dini günlerde sadece midesini aç bırakarak tuttuğu bir oruç ile kendisini kandırmaktan öteye geçemeyecektir.

Muharrem Ay’ı; Arabi aylardan olup, dört haram aydan birisidir. Haram aylar ise Kuran’ın ve Hz. Peygamberimizin (sav) ifadeleri ile sabittir ki, savunma amaçlı savaşlar hariç, sebep ne olursa olsun her türlü savaşın yasak olduğu aylardır. Bu dört aya haram aylar denilme sebebi de bundandır. Haram aylar; üçü peş peşe gelen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ile tek olarak bulunan Recep Ay’ıdır. Peygamberler tarihi iyice irdelenecek olursa, Muharrem Ay’ının onuncu günü yani Aşura günü içersisinde birçok güzelliklerin yaşandığı görülecektir. Birkaç örnek vermek gerekirse; Hz. Âdem (as) bu gün affedilmiştir, Hz. İbrahim (as) bugün dünyaya gelmiştir, Hz. Yakub (as)’ın gözleri bugün tekrar görmeye başlamıştır, Hz. Yusuf (as) kuyudan bugün çıkarılmıştır, Hz. Musa (as)’a mucize ihsan edilmiş, denizi yararak ümmeti ile kurtulmuş ve Firavun ile askerlerini sulara bugün boğmuştur, Hz. Eyyub (as) on iki yıl boyunca hasta yatağında bitkin bir şekilde yatmış bugünde derdine deva bulmuştur, Hz. Yunus (as) bugün balığın karnından çıkmıştır. Hz. İsa (as) bugün semaya yükselmiştir. İşte bu yazdıklarımıza benzer daha birçok güzellikler bu ay içerisinde yaşanmış, bütün peygamberler Allaha’a şükürlerini bildirmek için Muharrem ayının ilk on gününü oruçlu olarak geçirmişlerdir.

Hz. İmam Hüseyin (as), Medine’den Kufe’ye doğru beraberindeki yetmiş bir kişiyle yola çıkmış, Muaviye oğlu Yezid’in mahiyetindeki Emevi ordusu tarafından Ninova yani bugün ki ismiyle Kerbela denen sahrada esir düşürülmüştü. Tarih; Hicri 01 Muharrem 61’di. ( 10 Ekim 680 ) Muharrem Ay’ının birinci günü esir düşmüş, on gün boyunca insanlık tarihinin görmediği eziyet ve zulümlere maruz kalmışlardı. Yezid, böylesine kutsal ve mübarek bir ayda Peygamber evlatlarını emsali görülmemiş bir işkence ile eziyete tabi tutuyordu. Aşura günü içersisinde Hz. İmam Hüseyin (as) dâhil yetmiş üç erkek şehit edilmiş, Hz. İmam Hüseyin’in oğlu Hz. İmam Zeynel Abidin (as), küçük çocuklar ve dokuz kadın esir Şam’a götürülmüştü.

Bundan 1339 sene önce yaşanan ‘Kerbela Vakası’ tarihe bir katliam olarak kazınmıştır. Kerbela olayından sonra tamamı Peygamberin öz torunları olan ‘On İki İmam’ efendilerimize duyulan sevgi ve muhabbetten ötürü bu oruç; on iki gün tutulmaya başlanmıştır.

Kerbela vakası ile Muharrem; bir oruçtan öte bir yasın bir matemin adı olmuştur. Bizlerde bu on iki günlük süre içerisinde matem yapar, bir zamanlar çölde acı çeken Peygamber sülalesini yad eder, bu haklı dik duruşu yaşantımıza kılavuz ederiz. Hz. İmam Hüseyin (as) Kerbela’da zalimliğe, zorbalığa ve haksızlığa baş kaldırmış, geleceğe büyük bir ders bırakmıştır. Hz. İmam Hüseyin (as) gibi haksızlığa dur diyebilene ne mutlu. İşte onlar ölümsüzlerdir, adları her anıldığında ‘rahmet’ ile yâd edilirler. Ya Yezid; adı her geçtiğinde ‘Lanet’ ile söylenir, kıyamete kadar zalimliğin ve zorbalığın örneği olarak aktarılacaktır.

Muharrem orucunun nasıl tutulacağından bahsedelim;

Kerbela’da on gün boyunca Ehli Beyt’e yanlarından akıp geçen Fırat nehrinden bir damla su içmelerine izin verilmemiş, o masumlara susuzluk ile işkence yapılmıştır. Bundan ötürü oruç süresince su içilmez. Bu ayda canlılara zarar verilmez, av yapılmaz, hayvan kesilmez ve dolayısıyla da et yenilmez. Bu ayda eğlence yoktur. Düğün, nişan ve sünnet gibi etkinlikler yapılmaz.

Hasta olup ta ilaç kullananlar, yaşlanmış olup bedeni gücü zayıf olanlar, çocuklar, yolculuğa çıkanlar, aybaşı olan kadınlar oruç tutmaktan muaftırlar. Unutmamalıdır ki; yukarıda da belirttiğim gibi oruç sadece aç kalarak tutulamayacak kadar büyük meseledir. İş muharrem Orucu olunca; asıl yapmamız gereken matem ve yas tutmak, Kerbela’da Yezid’in zulmünden acı çeken Ehli Beyt mensuplarını yâd etmek, Hz. İmam Hüseyin (a.s)‘ın verdiği ve canlıyla, kanıyla yazdığı Kerbela destanından ders çıkarıp şerefli ve onurlu yaşamayı prensip edinmemizdir.

Yezid’ in amacı Hz. İmam Hüseyin (a.s) dahil tüm Peygamber soyunu ortadan kaldırmaktı. Kerbela katliamında Peygamber soyunu ortadan kaldırmaktı. Kerbela katliamında Peygamber neslinden sadece Hz. İmam Hüseyin’in  oğlu Hz. İmam Zeynel Abidin (a.s) kurtulmuş ve bu sayede Ehli Beyt soyu devam etmiştir. Ehli Beyt sevenlerde Peygamber soyunun devam edeceğine ve bu kurtuluşa şükür edip Muharrem orucunun ardından ‘‘Şükür Kurbanı ’’ keserler.

    Aşura günü yapılan ‘‘ Çorba ’’ ise; Hz. Nuh tufanından kalma bir gelenektir. Rivayet odur ki; gemide bulunan yaşlı bir kadın bu büyük felaketten kurtulup Muharrem Ay’ının onuncu günü karaya ayak bastıktan sonra, herkesten birer parça yiyecek almış, bu yiyecekleri bir kazanda pişirmiş ve lokma olarak dağıtmıştır. Lokma olarak pişirilen bu çorba Aşura günü yapıldığı için adına ‘Aşura Çorbası’ denilmiştir. O günden beri; her Muharrem Ay’ında oruçların bitmesine müteakip ‘Aşura çorbası’ pişirilir ve lokma olarak ikram edilir.  31 Ağustos ve 12 Eylül, Yas-ı Muharrem oruçu tarihleridir.

Muharrem orucu boyunca 7 ve 12 Eylül tarihleri arası her akşam Cem evimizde oruç açım yemeği verilecektir. Yüreği Ehli Beyt muhabbetiyle dolu tüm dostlarımızı bir parça lokmamızı paylaşmak üzere bekliyoruz. 16 Eylül 2019 tarihinde vakfımızda Aşura lokması dağıtılacaktır. İsteyen tüm canlar davetlidir.”

 




Kaynak: HASANAKİ




Etiketler :

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI