Bugun...


Adnan Güllü

facebook-paylas
DELİCE AĞAÇLARI VE ZEYTİNYAĞ
Tarih: 21-09-2021 15:41:00 Güncelleme: 21-09-2021 15:41:00


“Zeytinyağı insan uygarlığının sonucu değil, uygarlık zeytinyağının sonucu ortaya çıkmıştır.”

Yaşadığım bu coğrafyada çok ilginç bulduğum bir konuyu kaleme almak ihtiyacı duydum. Yaptığım araştırmalarda sömürgeci devletlerin bizim yurdumuz üzerinde ki oyunları hiç bitmemiş ve de bitmek bilmiyor.  Çeşitli başlıklarla yurdum insanlarını aldatmayı sürdürüyorlar. Onun için diyorum ki “SEN TARİHİNİ BİLMEZSEN BAŞKALARIN ANLATTIKLARI MASALLARI TARİH DİYE DİNLERSİN.”

Gelelim konumuza:

Aşılanmamış zeytin ağacına "DELİCE" denir. Bu ağaçlar doğada kendiliğinden yetişir. Ansiklopedik bilgilere göre yüz yaş üstündeki delice ağaçlarının yapraklarının içerisinde "oleuropein" adı verilen yaprağın kuru ağırlığının %14'ünü oluşturan mucizevi bir molekül tespit edilmiştir. En pahalı kanser ilaçlarının yapımında kullanılır. Delice ağaçlarının uzun yaşamasının sırrı bu molekülde gizlidir. Bu gizemli molekülün, kanser hücrelerini durdurduğu, antimikrobiyel olduğu ve hücre yenilediği son araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Akdeniz makiliklerinde doğal olarak yetişen DELİCE, ZEYTİNİN ANASI, ATASI. Mat yeşil renkli ve ince uzun yapraklarıyla diğer makilerden hemen ayrılıyor. Delice çekirdekleri yüksek nemde çimlendikleri ve yaprakları son derece narin olduğu için öteki çalı türlerinin arasından, en çok da kermes meşesi adı da verilen PİYNAR çalısının içinden filizleniyor. Deliceler zamanla evcilleştirilerek daha iri taneli zeytin ırkları yetiştirilmiş. Bu ırklar delicelere aşılanmak yoluyla yaygınlaşmış ve Ege’nin de içinde bulunduğu doğu Akdeniz Havzası’nda geniş geleneksel zeytinlikler oluşmuş. Zeytinin ilk olarak on iki (12000) bin yıl önce Doğu Akdeniz’de evcilleştirildiği tahmin ediliyor. Bu kadim zeytinlikler bugün de hâlâ varlığını sürdürüyor. İçlerinde koyun ve keçi otlatılıyor ve pek çok bitkiyle hayvan türü yaşamını sürdürüyor. Bu nedenle geleneksel zeytinlikler yalnızca kadim bir üretim havzası değil, aynı zamanda içinde pek çok canlının yaşadığı bir orman.

Zaman içinde Zeytinin yağı, tarih içinde o kadar sevildi, o kadar yaygınlaştı ki el yağları bir süre sonra talebi karşılayamadı. Böylece yağ elde etmek için daha büyük ölçekli işlikler kuruldu, çok çeşit baskı ve sızdırma aletleri geliştirildi. Zeytinyağı insan uygarlığının sonucu değil. Uygarlık zeytinyağının sonucu. Bu çok iddialı gelebilir. Fakat tarih boyunca zeytinyağı neredeyse uygarlık orada gelişmiş.

Çünkü insanlık geceyi ilk kez zeytinyağıyla aydınlatmış. Kuşkusuz zeytinin olmadığı yerlerde de uygarlıklar gelişti, her uygarlık içine doğduğu doğanın ayrıcalıklarını ve de sınırlılıklarını taşıdı. Zeytinin olduğu yerde, kendine özgü ve yaratıcı yönleriyle modern hayatın köklendiği bir uygarlık doğduysa zeytinyağının rolü gerçekten de araştırılmaya değer.

Delice ağaçları en çok ülkemizde bulunmaktaydı! Tabi bu geçmişte kaldı. Yakın tarihimizdeki yaşanan bir olaya kısaca değinelim; “Delice” ağaçlarının neden sökülüp satıldığını, “Delice” ağacının neye yaradığını okuyalım…

“1951-1952 yıllarında İspanya Hükümeti, Türkiye’den çok yüksek miktarda odun kömürü satın almak istiyor. O güne kadar İspanya’ya yapılan ihracat kalemleri arasında yer almayan bu talebin bir de özel şartı vardı: Kömürler İskenderun’dan Saroz Körfezi’ne kadar Akdeniz ve Ege sahillerinde doğada kendiliğinden yetişen "delice" ağacından elde edilmesi isteniyordu! İstek dönemin Hükümeti tarafından yüksek getirisinden sevinçle karşılanıyor, ülkemizde bol miktarda bulunan delice kömürü ihraç edilmeye başlanıyordu. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre, limanların üzeri gemi yüklemeleri sebebiyle kara bir bulut ile kaplanıyor göz gözü görmüyordu!

O yıllarda Ankara’da görev yapan ABD Ticaret Ataşesi, dönemin Dışişleri Bakanı’na ihraç edilen kömürün İspanya tarafından nasıl değerlendirildiği ya da nerelerde kullanıldığını araştırıp araştırmadıklarını soruyor. Aldığı cevap, getirisinin önemli olduğu, nerede kullanıldığının Türkiye’yi ilgilendirmediği şeklinde oluyor. Bunun üzerine ataşe konuyu kendisi araştırıyor ve otoyollarda dolgu malzemesi olarak kullanıldığı bilgisine ulaşıyor. Bununla yetinmeyip ABD’de tanıdığı mühendislerden bilgi alıyor ve otoyolda kömür dolgunun bir yararı olmadığını öğreniyor. Öğrendiklerini Bakan’a iletiyor, Türkiye’nin rahatsız olmadığını, gelirden dolayı memnun olduklarını söylüyor, konu kapanıyor...“Delice ağacının zeytin aşılamak için en uygun ağaç olduğunu bilenler Türkiye’ye oyun oynamışlardır.

*Delice zeytin aşılı değildir, zeytini yenmez ama meyvelerinden zeytinyağı çıkarılır. Yenirse de salamura olarak ve taş kırma olursa yenebilir. Delice aşısı tutarsa pek sapma yapmaz ama bazen tutmayabiliyor, en az 200 yıl zeytinyağı sorunu olmaz. Deliceden elde edilen zeytinyağı en kaliteli yağdır. Sadece verimi düşük ve toplaması zordur. Delice çok çabuk yetişmez. Aşılanabilmesi için en az 10-15 yıl geçmesi gerekir. Ancak genç kuşak bunu pek bilmez. ”Sonuç olarak İSPANYA DÜNYANIN EN BÜYÜK ZEYTİNYAĞI İHRACATÇISIDIR

MARSHALL YARDIMI

Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş ABD kaynaklı, antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketidir.  16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.  Ancak bedeli ağır olmuştur. İşte biri:  Ve ne tesadüf ki aynı yıllarda Türkiye margarinle tanışmıştır...

Bu konuyla ilgili olarak da ilginç bir olaydan bahsetmek istiyorum. Margarin sevilsin diye "Zeytinyağlı yiyemem basmadan fistan giyemem aman" türküsü bunun üzerine bestelenmiştir. Diğer bir rivayete göre; Hepimizin bildiği bu türkü 2 Kasım 1954'de İhsan Kaplayan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir. Türkiye'de çok bilindik bir Marshall yardımı vardır. 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe giren Amerika kaynaklı bir yardım paketidir. Bu yardım paketinden yararlanan ülkeler arasında, Türkiye ile birlikte tam 16 ülke bulunmaktadır. Amerika çok eskiden beri dünyanın en büyük mısır üreticisidir. Haliyle ülkesinde birikmiş olan mısırı eritmenin yolunu da, diğer ülkelere satmak; yani ihracat yapmaktır. Amerika'nın yaptığı en güzel şey, SÖMÜRGECİLİKTİR. Amerika bunun üzerine Marshall yardım paketinden faydalanmak isteyen ülkelere "mısır özü yağı alma " ön koşulunu koymuştur. Türkiye'de buna, karşılık ilk margarin fabrikasını kurar. Unilever’in Türkiye’deki ilk yatırımı, 1952 yılında İstanbul Bakırköy'de kurduğu Sana margarin fabrikası ile başlamıştır ve bizler o günden beri hala margarin tüketiyoruz. Aynı dönemde sırf bu sebeple, birçok zeytin ağacı sökülmüştür. En ilginci ise insanları zeytinyağından uzaklaştırıp margarin tüketsinler diye zeytinyağının ısındığında kanser yaptığına dair yalan iddialar ortaya atmışlardır. Sonuç olarak Türk insanı, bu tarz haberlerle zeytinyağından uzaklaştırılıp margarine alıştırılmıştır.

Marshall yardımlarıyla Ege ve Akdeniz bölgemizdeki milyonlarca zeytin ağacımız kökünden sökülerek gemilerle Avrupa'ya götürüldü. ABD bize bu ağaçların yerine milyonlarca kavak ve çam(çıra) fidanı verdi. Kavak ağacı memlekette alerjik hastalıklar başlattı. Çam ağacı ise bildiğimiz yağlı çıra idi. Dağlarımıza ovalarımıza her yere diktik.

Oksijenden başka hiç bir işe yaramayan bu ağaç, ülkemizin dağına bayırına dikilen saatli bomba oldular. Bu ağaçlar yandığı zaman kozalakları patlayarak yanar halde 100 metre uzağa fırlamakta oradaki çam ağaçlarını da tutuşturmaktadır.

ABD’liler bizim ormanlarımızı çam (ÇIRA) ağaçlarıyla dolduruyor, bir kibrit çakmasıyla 100 savaş uçağının verdiği zararı veriyorlar.

Şimdi soruyorum size devletimiz bu çam ağaçlarının yerine zeytin, ceviz, badem, incir, sakız, ahlat (yaban armut ) alıç, badem vs. ağaçları dikse hem bu ağaçlar kolay kolay yanmaz hem de köylümüze bir gelir olur. Neden acaba Hala çam dikiyoruz bıkıp usanmadan.

Sevgili okurlarım; bende yazıyı okuduğumda sizin gibi hayrete düştüm. İnanmak istemedim defalarca sorguladım maalesef sonuç böyle, Üç-beş kuruş kazanacağız diye araştırmadan kestiğimiz delice ağaçları sayesinde margarin ile tanıştık. Oysa bu bölgemizde toprağa ne eksek Allah bize fazlasıyla veriyordu. Hatalar yapılmasa yerli tohumdan ithal tohuma, delice ağacından Çam’a, Zeytin yağdan margarine geçer miydik hiç?

ADNAN GÜLLÜ Tarih Araştırmacısı & Eğitimci-Yazar



Bu yazı 5463 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI