Bugun...


Cahit GÜNAY

facebook-paylas
KARABAĞLI KIZLARIN GÖZÜNDE KARABAĞ (Karabağ'ın Kızları 14)
Tarih: 03-02-2021 22:06:00 Güncelleme: 03-02-2021 22:06:00


Karabağ'ın kızları köşemizin bugün ki onur konuğu; öğretmen bir ailenin doktor ve şair kızı, Refiqə Qasım qızı Abbasova.

-Kıymetli hocam, bize kendinizi tanıtır mısınız, kimdir Refiqə Qasım qızı Abbasova?

 “-Cahit Bey, ben Azerbaycan Şemkir şehrinin, Çınarlı kasabası sakinlerinden Ziyalı ailesinin bir ferdi olarak 1954 yılında dünyaya geldim. 1972 yılında Azerbaycan devlet üniversitesi tıp fakültesine girerek 1978 yılında mezun olduktan sonra, yine aynı yıl doğup büyüdüğüm şehirde genç bir doktor olarak göreve başladım. Tam 42 yıldır da hiç usanmadan milletime, devletime, doğup büyüdüğüm şehrime, elimden geldiğince hizmet etmeye çalışıyorum. Allah nasip ettiği müddetçe de zevkle hizmet etmeye devam edeceğim.”

-İnşallah hocam, Rabbim daha çok fazla hizmet etmeyi, şiirler yazmayı nasip etsin... Siz yazın, biz zevkle okuyalım. Birinci Karabağ savaşını bize bir doktor gözü, şair diliyle anlatır mısınız hocam. Neler yaşadınız?

“- Ben birinci Karabağ savaşında genç bir hekim olarak öylesine farklı acılara şahitlik ettim ki, bu acıların ne tarifi var, nede unutulması imkân dâhilinde. O günden bu güne de bir hekim olarak bu acıların dindirilmesini sağlayacak veya unutturacak hiç bir ilaç görmedim.

O günlerde biz Gence de yaşıyorduk. Ermenilerin Goranboyda, Hacıkentte, Gence ve diğer bölgelerde yaşattığı vahşete şahitlik ettim. Yaralı askerlerimizin, görev yaptığımız hastanelerde tedavilerini yapıp, tekrar hayata dönmelerinin mücadelesini verdik.

O zaman, Kelbecerde soğuk kış şartları, Ermenilerin yaşattığı mezalim birleşince askerlerimiz ve bölge halkımız açlıktan, sefaletten, bitap düşmüş son hayalleri ile bizim hastaneye nakledilmişti. Gözyaşları içinde, onlara yardımcı olup sağlıklarına kavuşmaları için, hem dualar ediyor, hem de tıbbi bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorduk. Ne var ki çocuklarını yolda gelirken soğuktan donarak kaybetmiş anaların gözlerimize mahcup mahcup bakıp, bizlere dualar etmeleri kurşundan da ağırdı. Her müdahaleden sonra odama geçer saatlerce ağlardım, oysa biz ne yapıyorduk ki o asil milletin evlatları o hâlde bize yardımlarımız için dualar ediyorlardı, aklıma düştükçe aklımı kaybedecek gibi oluyorum.

Cahit Bey, hiç unutamıyorum bir gece Kelbecerde yurdundan sürülmüş aileleri Gence ye hastanemize getirmişlerdi, bir çocuk gördüm; gözleri Çıngı Çıngı parlayan, boş verin gülmeyi ağlamayı bile unutmuş, donuk suratlı bir çocuk gördüm

 -Kim dedim, bu çocuk?

-Hasan dediler. Hasan.

 -Anası nerde dedim?

- Önce herkes birbirine bakıp sustular. Sonra tekrar sordum. Ama bu defa bir şeylerin olduğunu fark etmiştim. Kim diyebildim sadece, kim?

-Anası atası ölmüş dediler. Sanki o anda kafamda kaynar sular döküldü...

Sahiplenmek, ata ana olmak istedim, onları hastaneye getiren gurubun başkanlığını yapan müdüre hanım, bunun şartlar gereği mümkün olmadığını izah etti.

Geçtim her zaman ki gibi odama. Odam sanki ağlama duvarı gibi idi. Geliyor, saatlerce ağlayıp içimi döküyor, tekrar hastalarımın yanına çıkıyordum. Sonra çok aradım Hasan'ı, ama ne bir iz, nede bir emare vardı Hasanın gözlerime bıraktığı bir çift gözlerinden başka, Hiç unutmadım Hasan'ı, ne bileyim belki de İkinci Karabağ savaşına gelip, savaşarak atlarının intikamını almıştır. O körpe çocuk...

Güzelliği ile herkesi büyüleyen, kuşların ötüştüğü, sarı sarıçiçeklerinin rengârenk kokular yaydığı, kadınlarına, kızlarına tecavüzler edilen, Karayazılı şehrim. Xocalım. O günden sonra kuşların ötüşünün yerini; kadınların çığlıkları, Sarı güllerin yaydığı kokuların yerini de kan ağlayan, ağladıkça kan kokan kırmızı karanfillerin aldığı "yürek yaram" içimde ki şehir, benim şehrim...

 

"Yüzlərlə insanın axan qanının,

Səpildin izinə, ağlar qərənfil.

Uyudun şəhidin sinəsi üstə,

Sinənə çəkildi dağlar qərənfil.

 

Ağlama qərənfil, ağlama dayan,

Yaranıb ahından qırmızı dəniz.

Qoruyaq xalqımın azadlığını,

Axı qurban gedib şəhidlərimiz.

 

Bu gün fəryad edir doğma vətənim,

Gözünün yaşından yaranıb dəniz.

Şəhid qanı üstə bu səpələnən,

Qərənfillər yazdı tarixə bir iz.

 

Qana boyansa da qürur, vüqarım,

Bircə sən əyilmə uca tut başın. 

Vətənim sağ olsun söyləyir hamı,

Can verməyə hazır hər vətəndaşın."

 

Tabi o yıllarda ki yaralarımın acısını dile getirdiğim "Ağlama karanfil" ve ben "Karabağlı değil, Ben Karabağam" adlı şiirlerimle, azda olsa acılarımı tasvir etmeye çalışmıştım.”

-Hocam bugün ki geldiğimiz noktayı nasıl değerlendirirsiniz?

   -“Cahit Bey, biz tam 30 yıldır ömrümüzün en güzel yıllarını birlikte komşuluk ettiğimiz, komşularımızın zulmüne teslim ettik ve bu süre içerisinde hiç bir günümüz yok ki bu olayları unutmuş olalım. Biz bu hain, acımasız ve katil komşularımızı hiç unutmadık unutmayacağız da. Ancak yaralarımızın acıları, bir nebzede olsa ikinci Karabağ savaşının zaferle sonuçlanması ile dinme eğilimine geçti. Biz, 44 günlük savaş süresince büyük başarılara imza atmış Kahraman ordumuz ile birlikte Ali Başkomutanımıza minnettarız.

Tabi ki bu süreci bizimle birlikte yaşayan ve Türk milletinin bir beraber olduğunu tüm dünyaya ilan eden bütün Türk milletine, Türk devlet başkanı, başkanımız Recep Tayyip Erdoğan nezdinde şükranlarımı sunuyorum.”

-Çok teşekkür ediyorum Refiqə Hanım, cidden çok verimli ve güzel bir sohbet oldu, sizi tanımak çok güzel. Tüm okuyucularımız adına teşekkür ediyorum.

-“Ben teşekkür ediyorum Cahit Bey, Bu savaş sürecinden çok önce başladığınız Karabağ yazıları ile bizlere hep bir umut oldunuz. Başta siz olmak üzere Tüm "Elbistan Gündem Haber" gazetesi emektarlarına minnettarım.”

Cahit Günay Şair-Yazar & Gönül Elçisi

 



Bu yazı 3830 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI